Kayseri Anadolu’nun ortasında tarihi ile dikkat çekiyor. Bir tarafta Anadolu Selçuklularından kalma eserler olduğu gibi diğer tarafta da Roma ve Bizans Dönemi’nden kalma eser şehrin dört bir yanında yer alıyor. Bazı eserlerin ne zaman yapıldığı belli olsa da çoğu eserin inşa edildiği bilinmiyor. Kayseri’nin en eski camilerinden olduğu tahmin edilen Ulu Cami’de onlardan biridir. Şehrin merkezinde bulunan caminin 1135 yılında Danışmendliler deöneminde, Melik Mehmed Gazi tarafından yapıldığı düşünülmektedir.
Bilinen diğer isimleri ile Sultan Cami ya da Ulu Cami yapıldığı dönemde Kayseri’nin en büyük yapısıydı. Mimari olarak derinlemesine yönelen planda olan yapı, Anadolu’nun bu planda yapılan en eski yapılarından biridir.
1206 yılında onarıma giren Ulu Cami’nin içerisinde bulunan kitabesinde yenileme işlemini I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yapıldığı yazıyor. Aynı onarımda Ulu Cami’ye bir de minare eklendi. Eklenen minare Kayseri’nin eski minaresi olma özelliğini taşıyor. Ulu Cami en ağır hasarını Osmanlı Dönemi’nde yaşanan depremde yaşadı. 1716 yılında yaşanan depremden sonra onarım işleri Kayserili Hacı Halil Efendi tarafından yapıldı.
Caminin kıble duvarının arkasında bir de türbe bulunuyor. Türbe’nin Melik Mehmet Gazi’ye ait olduğu düşünülüyor. Sonrasında caminin bitişiğine bir de han eklendi. Osmanlı Döneminde III. Ahmed zamanında Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Vezir Han eklendi.
Raşit Efendi Kütüphanesi
Camiye 18. yy.’da bir çeşme ve 18.yy’ın sonlarında da Raşid Efendi Kütüphanesi eklendi. Raşid Efendi Kütüphanesi’nin 1796 yılında III. Selim döneminde zamanın Dışişleri Bakanlığı görevini yapan Mehmet Raşid Efendi tarafından yapıldığı biliniyor. Raşid Efendi binanın inşası bittikten sonra kütüphaneye 925 cilt el yazması ve 18 cilt de İbrahim Müteferrika basması kitap bağışlamıştır. Kütüphaneye giriş öncesinde cami içerisinden sağlansa da sonrasında caminin güneyinde bulunan mahkeme hanının yıkılmasıyla kütüphaneye giriş açılmıştır.