Asayiş

57 kişinin öldüğü, 3 polisin şehit olduğu Gaziantep DEAŞ saldırı davası devam ediyor

Haber: Şeref Kahraman - Gaziantep'te 2016 yılında DEAŞ terör örgütü tarafından bir kına gecesine düzenlenen canlı bomba saldırısında 57 kişinin ölümü, daha sonra düzenlenen operasyonda yine canlı bomba eylemi ile 3 özel harekat polisinin şehit olmasının ardından açılan ve güvenlik gerekçesiyle Kayseri'de görülen davaya devam edildi. DEAŞ silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan yargılanan, DEAŞ silahlı terör örgütünün Gaziantep hücre evi sorumlusu olan ve güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilen Mehmet K.C.'nin eşi olan tutuklu sanık savunma yaptı.

Abone Ol

20 Ağustos 2016'da Gaziantep ili Beybahçe Mahallesi'nde bir kına gecesinde DEAŞ terör örgütü tarafından canlı bomba intihar saldırısında 40'ı çocuk 57 kişi ölürken, 44'ü çocuk 87 kişi de yaralanmıştı, 10 Ekim'de polis ekiplerinin DEAŞ'lılara yönelik yaptığı operasyonda DEAŞ'lı terörist üzerindeki intihar yeleğini patlattı, patlamada 3 özel harekat polisi şehit oldu, 9 polis ve 1'i çocuk 4 Suriyeli yaralandı. Olay yerinden kaçan Gaziantep hücre evi sorumlusu Mehmet K.C. de güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildi. Gaziantep 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede tutuklu sanıklar hakkında 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme', 'kasten öldürme', 'kasten öldürmeye teşebbüs etmek', 'tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme' ve 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından dava açıldı. Yargıtay, güvenlik gerekçesiyle davanın Kayseri'de görülmesine karar verdi. Davanın ikinci duruşması bugün görülmeye başladı.

Geniş güvenlik önlemleri altında, Kayseri 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sanık ve avukatların yoğunluğu nedeniyle 250 kişilik konferans salonunda yapıldı. 19 Eylül'de görülen birinci duruşmada Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS)'nden sağlıklı ifade alınamaması nedeniyle tutuklu sanıkların duruşma salonuna getirilmesine karar verilmişti. Tutuklu sanıklar Mehmet Ş.E., Enes Ç., Suriyeli Abdurrahman A., Fadile C., Ali Ç., Mehmet Ç., Ahmet K., Hacı P, Hasan U., Mehmet K. ve Yunus S., jandarma eşliğinde avukatları ile birlikte duruşma salonunda hazır bulundu. 187 müştekiden 10 müşteki de duruşmaya katıldı.

"Eşim esrarkeşti, beni aldatırdı"

Davanın ikinci celsesinde öğleden önceki oturumda DEAŞ silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan yargılanan, DEAŞ silahlı terör örgütünün Gaziantep hücre evi sorumlusu olan ve güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilen Mehmet K.C.'nin eşi tutuklu sanık Fadile C., savunmasında "Eşim Mehmet K.C.'nin DEAŞ ile bağlantısının olup olmadığını bilmiyorum. Eşim çuval işi ile uğraşıyordu. Eşim çok kıskançtı, geçinemezdik, sürekli döver, beni aldatırdı, esrarkeşti ve ailemle görüşmeme izin vermezdi. Bana başka bir evinin ve karısının olduğunu söylemişti. Gazikent'te bir evi daha vardı. Orada bu kadın ile birlikte yaşıyordu. Evdeyken cep telefonunu sürekli kapalı tutardı. Bilgisayarı da iş yerinde kullanırdı. Buradaki hiçbir sanığı tanımıyorum" ifadelerini kullandı.

"Eşim balkona çıktığında vuruldu, banyoya kaçtı"

16 Ekim'de patlamanın olduğu gün saat 14.00 gibi televizyondan Gaziantep'teki patlamayı gördüğünü, çok üzüldüğünü söyleyen Fadile C. "Eşim Mehmet K.C. bu sırada balkona çıktı. O esnada silah sesi geldi. Eşim balkondan içeri girip, 'vuruldum' dedi. Kolundan kan geliyordu. Dışarıdan bir cisim atıldı, odanın duvarı yıkıldı. Eşim banyoya girdi, bizi de yanında götürdü. Bu esnada kolunu sarıyordu. Daha sonra bir şey daha atıldı ve banyonun tavanı üzerimize çöktü, yaralandık. Güvenlik güçleri içeri girdi, eşin nerede diye sordu. O esnada eşim 'buradayım, yaralıyım, ben bir şey yapmadım' dedi. Çocuklar korkudan eteklerimi tutuyordu. Eşimi öldürdüler" diye konuştu.

"Patlamadan sonra başıma siyah çuval geçirilip kaçırıldım"

DEAŞ silahlı terör örgütünün Gaziantep hücre evi sorumlusu olan Mehmet Kadir C.'ye bağlı olarak çalıştığı iddiasıyla tutuklu yargılanan sanık Mehmet Ç. ise mahkemede savunmasında kendisini başına siyah çuval geçirerek kaçırıldığını ve 15 gün rehin tutulduğunu belirterek, "Ben İlahiyat Fakültesi'nde eğitim gören ve aynı zamanda simitçi dükkanında çalışan birisiyim. Yaşanan terör saldırısını şiddetle kınadığımı söylemek istiyorum. Beni, kına gecesindeki patlamadan sonra kendilerini asker olarak tanıtan kişiler başıma siyah çuval geçirerek kaçırdı. Bana 'seni Suriye'ye götürüyoruz' dediler. Yarım saatlik bir yolculuğun ardından araç durdu. Bu nedenle kısa sürede Suriye'ye götürülmediğimi düşünüyorum. Canlı bomba olan Mehmet K. C. başta olmak üzere sanıklardan kardeşim dışındakileri hiçbir şekilde tanımıyorum. Ben Mehmet Ş.E. ve canlı bomba Mehmet K.C.'yi tanıştırmadım. Depo kiralamasına yardımcı olmadım. Ben patlayıcının ele geçirildiği iddia edilen deponun yerini bile bilmiyorum. Hücre sorumlusu canlı bomba ile telefon ve internet üzerinden konuşmuşluğumuz yoktur. Beni kaçıran ve kendilerini asker olarak tanıtan kişiler cebime cep telefonu koydular. Bir takım kağıtlar yazdırdılar. Beni serbest bıraktıktan kısa bir süre sonra TEM polisleri ismimi sorarak beni gözaltına aldılar. Cebimden çıkan kağıtlar eylem planı içeren şifreli kağıtlar değildir. Bana emniyet sorgusunda cebimden çıkan kağıtlara benzer notlar yazdılar. Cebimde çıkan büyük harflerle yazılı 'AV-BAR, OTO-GAR, CUMA-DÜĞÜN, PERŞ.SİDA.GİTSİN, AV UĞRA BULAMAZSAN, KİTAP, TELEFON, 6'3 B' ve 'MAÇ' yazan notlar şifre değildir. Hepsinin yakında gerçekleştirilecek düğünüm ve günlük yaşantımla ilgili aldığım notlardır. Ben sürekli not alırım. Ancak, 6'3 B şeklindeki not polis tarafından tarafıma yazdırılmıştır" diye konuştu. Sanık ayrıca bombalı saldırı ile ilgili yer araştırması yapmadığını iddia ederek, kaçırıldığında üzerine sürekli suç atıldığını, kendisinde çıkan notlarda yazan 'CUMADÜĞÜN' yazılı not ile kına gecesinin cuma gününe denk gelmesinin tesadüf olduğunu belirtti.

Mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.