1 Ağustos 2017’de Kayseri’de yargılanmalarına başlanan dava dosyaları Eylül 2017’de Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayla birleştirilmesi için Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yetkisizlik kararı ile Ankara’ya gönderilmişti. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nce Emre Fırat’ın yargılanmasına Kayseri’de devam edilmesi kararı ile dosya tekrar yerel mahkemeye geri gönderildi. 16 Nisan 2018’de görülen 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada mahkeme heyeti yapılan yargılama sonucu tutuklu sanık Emre Fırat’a ‘Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, sanığa iyi hal indirimi uygulamadı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanık Emre Furat’a verilen cezayı, mevcut deliller ışığında ‘örgüt üyeliği’ kapsamında kalacağı gerekçesiyle esas yönünden bozarak, dosyayı yeniden yargılanmak üzere yerel mahkemeye gönderdi.

Bozma kararının ardından yeniden Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılan Emre Furat, duruşmaya Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla Sincan Cezaevi’nden hazır edildi.

Önceki savunmalarını tekrar eden Furat, suçsuz olduğunu beraatını talep etti. Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’da darbe girişimi sırasında, ismi sözde Yurtta Sulh Konseyi’nce hazırlanan listede “Giresun sıkıyönetim komutanı” olarak geçen Kayseri Jandarma Bölge Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Kurmay Albay Emre Fırat mahkemede savunmasında o geceyi şöyle anlatmıştı: “Darbe girişimi sırasında mesaide değildim. Eşimi o gün 18.55 uçağı ile Aydın iline uğurlamıştım. 2 ve 14 yaşındaki kızlarım ile evdeydik. Kızlarımla beraberken, eşimi neden tedbir amaçlı Aydın’a göndereyim? Hem darbe girişimini bilen böyle yapmaz ki, ya çocuklarını eşi ile gönderir, ya da eşini de çocukları ile birlikte bırakırdı ama benim eşim tek başına Aysun’a gitti. Bu durum hain darbeyi yapanlarla birlikte hareket etmediğinin bir göstergesidir. Tören konusuna gelince, o gün içeriğini hatırlamadığım bir törene gelemeyeceğimi, eşimi uçağa bindireceğimi söyleyerek mazeret istedim. Ben hain darbe girişimini bilmiyordum, kesinlikle tedbir de almadım. O gece 21.30’da görevim gereği nöbetçiyi arayarak bize bağlı 7 ilin varsa önemli asayiş olayları ve evrakları hakkında bilgi aldım. Aynı gün saat 22.00 civarında aynı görevli Ankara Jandarma Genel Komutanlığı’ndan bol miktarda evrak geldiğini söyledi. Telefonda bana okumasını istedim, normalin dışında bir gelişme olduğunu anladım, kışlaya gelmek işin araç istedim, Kışlaya 22.30-22.45 arasında geçtim. Odama sivil kıyafet ile girdim, bölge komutanımız yoktu, evrakları incelerken sözde listeye de baktım. İsmimin sözde listede olduğunu büyük şaşkınlık be şok halinde gördüm. Suç teşkil eden Emirler olduğunu görünce nöbetçi jandarma yarbay Gökhan Atar’a sözde sıkıyönetim emirlerine uyulmayacağını söyledim.Bölge Komutanı Tuğgeneral Uğur Özcan geldiğinde resmî kıyafetimi giymemi emretti, giydim. Sözde Emirler’e uyulmayacağı, buna karşı mücadele edeceğimize mütabık kaldık. Göstermelik tutanak iddiası doğru değildir. Ben o tutamağı hazırladığımda darbe girişimi halen devam ediyordu. Ben kurmay başkanı olarak görev yapıyordum. 7 İl jandarma komutanlığı Tupgenerel Uğur Özcan’a bağlıdır, benim emir be komutam altında değillerdir, nitekim komutanım da birlikleri arayarak emrini vermiştir. Özcan benim sözde sıkı yönetim listesinde ismimin olduğunu biliyordu ama Valiliğe toplantıya giderken onu gelişmelerden ilgilendirmemi isteyerek toplantıya gitti. Sözde konseyin emirlerine riayet etmedik. Kanunsuz mesajları hiçbir yerde yayınlatmadım. Benim devletime, Meclis’ime, anayasaya, devlet büyüklerime, vatandaşlarıma ve komutanlarıma fiili hiçbir kastım ve kötü muamelem olmamıştır. O gece ben silah kullanmadım, ateş edilmesi için emir vermedim, kimseyi derdest etmedim. O gece Talas Jandarma Kışlası’nda askeri birlik çıkarmadım.”

“Hain darbeciler belki de beni kolay lokma zannedip, listelerine yazmışlar”

Dereye Uçan Otomobildekileri Kurtarmak İçin Zamanla Yarıştılar! Dereye Uçan Otomobildekileri Kurtarmak İçin Zamanla Yarıştılar!

Fırat, Sözde Yurtta Sulh Konseyi’inin sıkıyönetim listesinde ‘Giresun sıkıyönetim komutanı’ olarak adının geçmesi ile ilgili yaptığı savunmasında, “Giresun sözde listeye gelecek olursak 1983 yolunda TSK’nın mensubu oldum, her zaman askeri üniformayı taşımakta büyük onur duydum, heyecan yaşadım, 30 yıldan fazla büyük bir şerefle taşıdım, hiçbir bir zaman itaatsizlik yapmadım. Hain darbeciler için ben koşulsuz, itaatkar zannedilerek haberim, bilgim, onayım olmadan sözde listeye yazılmışım, hain darbeciler belki de beni kolay lokma zannedip, listelerine yazmışlar. Böyle bir liste için kimseyi aramadım, talepte bulunmadım, kimse de beni arayarak izin istemedi. Hain darbeciler hesaplarında yanıldılar. Sessiz atın tekmesinin nasıl olduğunu kestiremediler. Anasız ve babasız ona sahip çıkmış devletine bağlılığını, sırtını dönmeyeceğini hain darbeciler hesaba katmadılar. Devletime, vatanıma, bayrağıma bir an olsun sırtımı dönmedim. İsmimi buraya yazanlardan 16 Temmuz’dan şikayetçi oldum” diye konuştu.

Tutuklu sanık Fırat, hattında çıkan 137 bylock bağlantısı ile ilgili gelen raporu kabul etmeyerek, “Ben kesinlikle bylock kullanıcısı değilim, adı geçen haberleşme sistemi için hiçbir kimseden şifre, yardım almadım. Saygı duyacağım bütün kararınızda tahliyemi istiyorum” dedi. Karar verileceği uyarısı ile son sözü sorulan sanık, “Yüce Türk adaletine güveniyorum” dedi.

Mahkeme heyeti, yapılan yargılama sonucu tutuklu sanık Emre Furat’a ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan 14 yıl 3 ay hapis cezası vererek, tutukluluk halinin devamıma hükmetti. Foto: Arşiv