Danışman
Prof. Dr. Atabey KILIÇ
Başkan
Ramazan EKİNCİ
Yöneticiler
Duygu Durmuş
Gözde Bahar Şenel
Ahmet ŞENTÜRK
Şazdil DEPE
Prof. Dr. Atabey Kılıç Kimdir?
10 Kasım 1965 tarihinde Kayseri’nin Talas ilçesine bağlı Koççağız köyünde doğmuşum. Rahmetli babam Mithat Kılıç’ın Almanya’da çalışması sebebiyle ilk öğrenimimin ilk 2 senesini orada tamamladım, daha sonraki bütün eğitim hayatım Türkiye’de gerçekleşti. Orta ve lise yıllarım Kayseri Fevzi Çakmak Lisesinde geçti. 1983 yılında girdiğim Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1987 yılında mezun oldum. 1988 yılı başlarında Erciyes Üniversitesi Rektörlük Türk Dili Bölümünde okutman olarak çalışmaya başladım. 1988 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde başladığım yüksek lisans ve doktora eğitimim 1994 yılında sona erdi. 1995 yılında, lisans eğitimimi aldığım bölümde yardımcı doçent unvanıyla çalışmaya başladım, 2000 yılı ortalarından itibaren de Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümde öğretim üyesi olarak hizmet ediyorum. 2002 yılında doçent, 2007 yılında da profesör kadrosuna atandım. Hâlen aynı bölümde hizmet etmeye çalışıyorum.
Kulübünüzün kuruluşundan bahseder misiniz?
18 Nisan 2005 tarihinde kurulan kulübümüz, üniversite öğrencilerinin sosyal, kültürel ve bilimsel faaliyetlere katılmasını sağlamak ve gelecekte de bu tür çalışmaların içerisinde olmalarını temin etmek gayelerini gütmektedir. Bu çerçevede, şiir geceleri, tabiat yürüyüşleri, Konya, Kırşehir, Nevşehir, Sivas, Tokat gibi tarihî dokusu korunmuş şehirlerimize kültürel geziler, huzur evi, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kuruluşları ziyaret programlarının yanı sıra Türkiye’de hiç bir kulübün günümüze kadar yapamamış olduğu çok özel bir bilimsel faaliyet olan “Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu” geleneğini gerçekleştirmekteyiz. En son Diyarbakır’da 15-17 Kasım 2012 tarihlerinde sekizincisini gerçekleştirdiğimiz bu sempozyumların beşi Kayseri’de, diğerleri ise Mardin ve Antalya’da, adı geçen şehirlerin üniversiteleriyle ortaklaşa icrâ edilmiştir. Bunların hâricinde “Neşvegâh-ı Sûfiyâne” başlığı altında ilkini Yozgat Sorgun’da gerçekleştirdiğimiz tasavvufî sempozyumlar silsilesini de geleneksel hâle getirmek niyetindeyiz. Yaptığımız bu sempozyumların ilk üçünde sunulan tebliğler, Erciyes Üniversitesi yayını olarak yayımlanmıştır. Bu hususta üniversitemiz rektörleri Prof. Dr. Cengiz UTAŞ Beyefendi ile Prof. Dr. H. Fahrettin KELEŞTEMUR Beyefendi’nin himmetlerini özellikle yâd etmek bir vazifedir. Kulüple ilgili daha geniş bilgiler https://www.facebook.com/people/Klasik-T%C3%BCrk-Edebiyat%C4%B1-Toplulu%C4%9Fu/1331707143, http://klasikedebiyat.erciyes.edu.tr/faaliyetler.html adrelerinden elde edilebilir.
Kulübün amacı nedir?
Topluluğumuzun amacı, öğrencilerin özellikle Klâsik Türk Edebiyatına yönelik ilgilerini arttırmak, klâsik edebiyatımıza ve geleneksel kültüre ait inceliklerin, güzelliklerin okuyuculara, ilgililere ve özellikle öğrencilerimize ulaştırılmasını sağlamak; bu düşünceden hareketle, düzenleyeceği faaliyetlerle farklı alandaki öğrencilerin geleneksel kültürümüz ile ilgili çalışmalarında rehberlik yapmak, birlikte yapılacak zevkli ve faydalı çalışmalarla boş zamanların en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlamak; köklü bir sanat ve edebiyat geleneğine sahip olmanın bilinci ile geçmiş ve geleceğin birbirini bütünleyen unsurlar olduğunu vurgulayacak konferans, toplantı, dinleti gibi etkinlikler yapmak, öğrencilerin geçmiş ile bağlarını sağlamlaştırmak için klâsik kültürün önemli merkezlerine geziler düzenlemektir.
Kulübünüzün kaç üyesi var? Bu üyeler ne derece aktiflik gösteriyor?
Kulüpler yönetmeliğine göre, her sene üyelik yenilemesi gerektiği için kulübümüzün de üye sayısı her yıl değişiklik göstermektedir. Kurulduğu sene 200 civarında olan üye sayısı bu günlerde 100e yakındır. Aktiflik izâfî bir kavram olduğu için cevabı da gerçekten zor. Kulüp üyeleri hemen her tür faaliyete gerektiği şekilde katılmaktadır. Özellikle tabiat yürüyüşleri ve kültürel geziler bir hayli ilgi çekmektedir.
Kulübün faaliyetlerinden geniş kapsamda bahseder misiniz?
Sekizinci yılına girmiş olan kulübümüz, sadece üniversitemizin değil ülkemizin de en aktif topluluklarından biridir. Özellikle tabiat yürüyüşleri ve kültürel geziler sayıca dikkat çeker. Şimdiye kadar, defalarca Konya Mevlânâ Şeb-i Arûs programı, Nevşehir Hacıbektaş ziyareti, Kayseri yakınlarındaki Erkilet, İncesu, Develi, Ağırnas, Gesi, Talas, Hisarcık, Hacılar,
Germir, Tavlusun, Göreme gibi çeşitli tarihî-kültürel merkezlere yürüyüşler ve ziyaretler, Derevenk, Derebahçe, Koramaz gibi vadilere geziler gerçekleştirilmiştir. Bilimsel çalışmalara yukarıda bir parça işaret edilmiştir. Bu tür bilimsel çalışmalar bu sene ve önümüzdeki senelerde de devam ettirilecektir.
Yaptığınız faaliyetlerin amacına ulaştığını düşünüyor musunuz?
Mezun durumdaki öğrencilerimizin ifadelerinden ve hâlen okumakta olan üyelerimizin katılımlarından hareketle, faaliyetlerin amacına ulaştığını söylememiz mümkündür tabiî ki...
Bu faaliyetlere katılım ne durumda? Öğrencilerden gereken desteği alıyor musunuz?
Katılım olmadan bu tür faaliyetlerin gerçekleştirilmesi hâliyle mümkün değildir. Biz bazı faaliyetlerde sayı sınırlaması bile getiriyoruz, bu yüzden eleştirildiğimiz de oluyor. Fakat özellikle kültürel gezilerde belli bir sayı ile hareket etmemiz zaruret olduğu için yapacak fazla bir şey kalmıyor.
Yoğunburç Kültür Evinde her hafta ‘Saltukname’ okumaları yapıyorsunuz. Bu çerçeveden baktığımızda Kültür evinin fonksiyonu ve Kayserili sanatseverlerin Klasik Türk Edebiyatına bakışını nasıl buluyorsunuz?
Yoğunburç Kültür Evinde 3 yıldır Saltuk-nâme okuyoruz, yaklaşık 35 program yaptık. Ne yazık ki, şehrin kültür/sanat erbâbı bu okumalara rağbet etmiyor. Daha çok mezun ve okumakta olan öğrencilerimiz ile meraklı birkaç kişinin katılımıyla programı devam ettiriyoruz. Bu programdan maksat, unutulmuş bir geleneği hatırlatmak ve canlandırmaya çalışmaktır. Biliyorsunuz, toplumun çok çok az bir kısmının okuma yazma bildiği dönemlerde, hemen her mahalle, kasaba ve köyde, haftanın her günü, ara vermeden özellikle akşam namazı ile yatsı namazı arasında, muhakkak “Battal-nâme, Ebâ Müslim-nâme, Hamza-nâme, Dânişmend-nâme, Saltuk-nâme” gibi eserlerden biri okunur ve o civarda bulunan çoluk çocuk, kadın erkek, genç ihtiyar herkes hiç ara vermeden bu okumaları takip edermiş, bu yolla hem vakitlerini değerlendirmiş olurlar, hem de dinleyenlerin ilim ve irfanları artarmış. Günümüzde gûyâ nüfusun neredeyse tamamı okuma yazma biliyor, fakat gerçekten okuyan, yazan ne kadardır, varın siz hesap edin.
Sizce Klasik Türk Edebiyatı Formlarının günümüzde yaşatılması mümkün mü? Yaşayan örnekler var mı?
Şiir alanında hâlen devam ettiğini, aruzla şiir yazan yüzlerce şâir bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kayserimizde de hâlen aruzla yazan şâirlerimiz mevcuttur. Bütün formları olmasa da Klâsik Türk Edebiyatının özellikle manzum şekillerinin bir kısmı meselâ gazel, rubâî gibi nazım şekilleri hayatiyetini sürdürmektedir. Ali Ulvi Kurucu gibi üstatların aruzla yazılmış şiirlerinden oluşan kitaplarını da göz önünde bulundurursak bu edebiyatın Yahya Kemâlin “Sönmez seher-i haşre kadar şi'r-i kadîm / Bir meş'aledir devredilir elden ele” ifadelerinden de anlaşılacağı üzere mahşer sabahına kadar sönmeden eleden ele taşınacağını düşünebiliriz...