CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, hekimlerin yargılanmasının düzenlenmesiyle ilgili hazırladığı kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Son yıllarda hekimlere karşı açılan davalar nedeniyle genç doktorların cerrahi branşları tercih etmediğini ifade eden Arık, hekimlerin yargı kıskacından kurtarılması gerektiğini belirti. Niyetlerinin hekimlerinin yargılanmasını önlemek ve hekimlere dokunulmazlık kazandırmak olmadığının altını çizen Arık, her olumsuz durumun hata yada suç olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Arık, TBMM Başkanlığına sunduğu kanun teklifinin gerekçesinde şu görüşleri dile getirdi: “Ülkemizin nitelikli gençlerinin üniversite tercihlerinde tıp fakültelerini tercih ettiği görülmektedir. Büyük emek ve çabalar sonucu tıp fakültelerine giren gençlerimizin mezuniyetlerinin ardından, özellikle son yıllarda, risk teşkil eden cerrahi branşları tercih etmedikleri gözlenmektedir. Buradaki temel faktör ise hekimlerin uyguladıkları tedavi sonrasında karşı karşıya kaldıkları yargı süreçleridir. Dünya Tabipler Birliği’nin 1992 yılındaki 44’üncü Genel Kurulu’nda ‘Tıpta Yanlış Uygulama’ konulu bir tebliğ yayımlanmıştır. Bu tebliğde tıbbı uygulama hataları, ‘Hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’ olarak tanımlanmıştır. Bir hekimin bir hastasına müdahalesi sonucu hastada meydana gelen her olumsuz durumu hata ya da suç olarak kabul etmek büyük bir yanlıştır. Zira hayatın her alanında yapılan her eylemde riskler olduğu gibi tıbbı uygulamalarda da riskler vardır. Hekim bu riskleri göz önünde bulundurarak yarar-zarar dengesini gözeterek hastasına müdahale eder. Oluşabilecek riskler konusunda da hastasını aydınlatır. Ancak yapılan müdahale doğru dahi olsa müdahale sonrasında hukukta “izin verilen risk” olarak tanımlanan durum yani tıptaki karşılığı ile komplikasyonlar oluşabilir. Bunun dışında kimi zamanda ülkemizde örneklerini sıkça yaşadığımız gibi bilgi eksikliği nedeniyle hekimler farklı iddialarla suçlanabilir. Örneğin gittiği doktorun kendisine ‘Amniotik Bant Sendromu’ teşhisi koyduğu bir kadın, bu durumu karnında bant unutulması olarak değerlendirerek, daha önceki sezaryen ameliyatında doktorun karnında bant unuttuğu iddiasıyla avukatıyla birlikte televizyon kanallarında hekimi suçlayabilmiştir.
Türkiye’nin önemli değerlerinden olan hekimlerin bu kadar kolay suçlanabilmesi ve yargılanmalarının önünde her hangi bir engelin bulunmaması önümüzdeki dönemlerde ülkemizde ameliyat yapacak hekim bulunmamasına neden bile olabilir. Bunun için hekimlerimizin korunması gerekiyor. Korumadan kast ise dokunulmaz olmaları, yargılanmaları değil; objektif ve bilimsel çerçevede güncel bilgilere dayanarak yapılan bir değerlendirme sonucu yargılanıp yargılanmayacağına karar verilmelidir. Kanun teklifi ile de Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tabipler Birliği ve Barolar Birliği temsilcileri ile konunun uzmanı bir hekimden oluşan bir heyetin, hekimin yargılanıp yargılanmayacağı yönünde karar vermesi amaçlanmıştır. Bu durum hem adliyelerimizin iş yükünü azaltacak hem de doktorlarımızın haksız yere yıpratılmalarının önünü kesecektir.” Kurumsal