“Üç kuruşluk adama beş kuruşluk değer verirsen geriye kalan iki kuruşla seni harcar! “
Vallahi doğru, billahi doğru. Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyeceksin. Sonra kendini gerçekten o değerde zannediyor. Senin, onun çok üstünde olan değerini hiçe sayıp ezip geçiyor. Ne gerek var? Kendini ezdirecek kadar güçsüz müsün? Duygusallığın mı buna sebep? Nereye kadar? Bir yere kadar. Dibe indiğin ana kadar en çok. Sonra başlatacaksın çıkışı, ki istesen de istemesen de başlayacaktır zaten. Hatalar insan için, hatasız öğrenilmiyor hayatın gerçekleri. Hata yapalım, ama ders alalım ve aynı hatayı bir kez daha tekrarlamayalım. Tekrarlamalayım ki güzelleşsin hayatımız.
Demek ki, değer, insanı olgunlaştırıp kemale erdiren her şey. O halde insanın olgunlaşıp kemale ermesi için sürekli koşup, çalışıp çabalaması gerek. Değer üretip değerli olacak. Yoksa insanın da diğer varlıklardan hiçbir farkı, hiçbir değeri olmaz. Onun için insan kendine verilen her şeyin farkında olacak. Kadrini kıymetini bilecek. İnsan olup değer verecek. Yoksa tüm hayat manasını kaybedip anlamını yitirir. İnsanı yılgınlaştırır. Başıboşluğa çeker. Yaşamı içi boş koca bir hiç eder.
İnsanlar çeşit çeşit, insanlar sandığımız kadar iyi değil. Karşımıza çıkana bakalım şöyle bir, öyle cumburlop atlamayalım üstüne balıklama. Soralım, kaç kuruş bunun değeri? Koyalım teraziye tartalım, ölçelim biçelim bakalım değecek mi vereceğiniz değere? Yaşamadan belli olmaz mı diyorsunuz?
Olur, olur da görmek istemeyen kalp görmez sadece.