Bir Mucizeye Komşu Olmak

Abone Ol

Sıtkı amca (kitabevinin sahibi) her zamanki gibi kitapların birkaçını raflardan indiriyor, yerine başkalarını yetiştiriyordu. Selamlaştıktan sonra, ben aradığım kitaplara bakmaya, o da kendi işine devam etti. Az sonra saçları dalgalı, hafif makyajlı genç bir kız başını içeri uzattı ve birkaç tarih kitabı sordu. Sıtkı amca da kitaplardan ikisinin bulunduğunu ve fiyatlarının toplamda 12 tl olduğunu söyledi. Fiyatı duyan kız ” İki ince kitap alt üstü, neden bu kadar pahalı? Neyse, almıyorum, kalsın. ” diyerek gitti.

” Bir hamburgere 20 lira ya da daha gereksiz, karın doyurmayan şeylere paralar döken insanımız, işte böyle beynini doyuran şeylere karşı nasıl da hasis olabiliyor,değil mi kızım ” diyerek elindeki iki kitapla yanımdaki tabureye oturdu. Ve, ”sadece yüzeysellik, tüm bu olanların, düzen gibi görünen düzensizliğin sebebi, sadece yüzeysellik. ” dedi. Devam etti sonra;

'' Bu sadece iki kitabın pahalı bulunmasından kaynaklanan bir mesele değil. Bir kere, derinlik yok insanlarda kızım. O kadar yüzeysel bakıyoruz ki herşeye, bu yüzden anlamıyor ve eksik kalıyoruz. Pazardan dönen yaşlı bir kadın, sokakta oyun oynayan çocuk,pencerede sigara içen adam, işten yorgun argın dönenler yada sevgilisiyle el ele gezenler yani tüm bunlar insan. Ve her birinin hikayesi var. İyi ya da kötü, bilmiyoruz. Çünkü hissetmeye çalışmıyoruz. Ve kendi yenilgilerimizin, zaferlerimizin ve hayatın bize öğrettiklerinin toplamıyla haklılığına inandığımız cümlelerin oklarını firlatıyoruz karşı tarafa. Onların hikayelerinin olup olmadığını, yaralanıp yaralanmayacağını hiç düşünmeden. Ama ne diyordu Paul Eluard ;

” Yaşadım, gördüm, anladım herşeyi. Başkalarıydı beni yaşatan, insanlardı. Aktı yüreğime bir başka yüreğin kanı… ”

İşte bunu yani bir başkasının yüreğini hissedebildiğimiz gün düzelecek herşey. İnaniyorum. Aslında inanmamam için fazlasıyla sebep sundu hayat. Çocukluğumdan yetişkinliğime kadar…Yar koynundan uzak, düşündüğüm için yasak ve sürgün oldum baba ocağından. Bir sürü hikaye gördüm, dinledim. Şimdi buradayım ve daha sakinim. Güzel olacak herşey… Çünkü siz gençler umut demeksiniz. Bu yüzden inanıyorum. Kanınızın nasıl deli aktığını duyumsuyorum. Bir şiir gibi kanımda hissediyorum. ''

Sıtkı amca cümlelerini tamamladığında, ben kocaman bir pirinç çuvalının içinden, taş ayıklar gibi, yüzeysel baktığım ve çevredekilere düşünmeden savurduğum cümleleri ayikliyordum. Sanki bunca zamandır net gördüğümü sandığım herseyle aramda bir perde varmış gibi hissettikm. Ve sanki, o perde Sıtkı amca konuşunca yok oldu. Sonraki günleri, bir mucizeye komşu olmuşum gibi öyle hissederek yaşadım ki. Daha iyi bakarak, daha derin düşünerek ve hatta güzel olacağına inanıp herşeyin, şiir gibi kanımda hissederek…

Bir gün, olur da yolunuz düşerse Aslıhan’a, mutlaka Sıtkı amcaya uğrayın. Hatta, iyisi mi benden de kendisine selam söyleyin. ?