isyanlar, engizisyon mahkemeleriyle dolu bir tarihi geride bıraktılar ve günümüzdeki modern hayat ortaya çıktı. 

Tarih dersi verecek değilim. Haddim değil. Lakin, köken anlayışının belirlediği modern hayat tarzı bir çok yönüyle bize de sirayet etmiş durumda. Modernizmi hemen hemen tüm etkileriyle birlikte yaşıyoruz. Dolayısıyla batının ütopyasını hayata geçirmek için uğraşırken uğradığım bütün duraklara uğrayarak.

Lafı neden antik Yunan’a kadar götürdüm. Sadece o dönemin filozoflarından birinin söylediği bir sözü vurgulamak için. Filozof diyor ki, “Kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağları gibidir.”

Demokratik,  laik, hukuk devletiyiz diyoruz. Lakin adalet duygumuzda problem var. Adalete ihtiyaç duyduğumuzda takındığımız tutumla, başkasının veya ötekinin adalet talebi karşısında aldığımız tavır aynı değil. Aynı olmamasını bir tarafa bırakalım. Adil değiliz. Ağzımıza pelesenk ediyoruz. Adalet hepimize lazım diyoruz. Fakat din, millet, eşitlik gibi tüm kavramlarda olduğu gibi, adalet söz konusu olduğunda da meseleyi kendimize yontuyoruz.

Gerçi gündelik hayat içerisinde, ülkemizde yaşadığımız veya şahit olduğumuz bir çok konuda adaletin işleyişine yönelik kuşkular duymamıza sebep olacak olay da yaşanıyor. Yargı kurumuna yönelik ciddi bir güvensizlik oluşmasında toplumun her kesiminin haklı gerekçeleri var. 

Filozofun özdeyişinde belirttiği o durumu günübirlik yaşıyoruz. Gözlerimizin önünde büyük sinekler kanunları delip geçiyorlar. Bu hep böyle mi olsun. Bizim büyük sineklerle sizin büyük sinekler kavgasına da dönüşüyor bu garabet. Örneklerini vermek istemiyorum. Çünkü örneği verdiğiniz anda birilerine dahil olarak yargılanabiliyorsunuz. Gerek yok. Arif olan anlasın.

Yargının siyasallaşmasından şikayet edip duruyoruz. Gelin görün ki yargıyı siyasallaşmasının sorumlusu bugüne kadar gelip geçen tüm hükümetlerdi. Her hükümet değişiminde her siyasi parti eline geçirdiği bu türden kadrolaşma imkanlarını kullanabildiği kadar kullandı. Dolayısıyla koalisyon imkanı bulan, iktidar olan ve muhalefette olduğu halde uygun şartlara kavuştuğunda sızma operasyonu yapan tüm siyasi partiler yargının siyasallaşmasında sorumluluk sahibidir. Yargıda bir siyasallaşma varsa bunu ne sadece yargı mensuplarına yıkabiliriz, ne de olup bitene müdahil olma şansı olmayan vatandaşa. 

Vatandaş olarak şahit olduğumuz hengamelerden artık sıkıldığımızı nasıl söyleyelim. Adaletin kestiği parmak acımaz deyip kendi payımıza düşene hep razı olduk. Fakat birilerinin de kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. Adalet sizin parmağınızı kesmeye kalktığında bu adaletin herkese lazım olduğunu bir zahmet görelim artık.

Mesela şöyle bir manzarayı gözünüzün önüne getirin. Menderes ve arkadaşlarını yargılayan Yassıada mahkemelerinin önünde toplanmış veya  Refah Partisi’nin kapatılma davasını gören Anayasa Mahkemesi’nin önünde toplanmış yüzbin kişiyi düşünün. Türkiye nasıl bir Türkiye olurdu. Ben şahsen düşünmek bile istemiyorum...

Birileri gerçekten büyüktür. Birilerini gözümüzde büyütebiliriz. Fakat kim ne kadar büyük olursa olsun, ne kadar yüceltirsek yüceltelim, kanunlarımız, yasalarımız ve adaletimiz örümcek ağı hükmünde olmasın. Birilerinin bu ağı delip geçmesine izin verirsek büyüklerimize de sinek muamelesi yapacağımızı unutmayalım.