Baro Başkanı Konaç, konuyla ilgili düzenlediği basın toplantısında, TBMM Genel Kurulu'nda 24 Mayıs 2013 günü kabul edilen ve kamuoyunda 'Alkole İlişkin Düzenleme' olarak bilinen 6487 sayılı Yasa ile birlikte yapılan Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesindeki değişiklikle ilgili kamuoyunu bilgilendirme zarureti hasıl olduğunu kaydetti. Konaç, ''İdarelerin hukuken ya da fiilen el attığı taşınmaz sahipleri, bu mağduriyet nedeniyle belki de 30-40 yıl boyunca mülkiyetinde olduğu taşınmazını ne kullanabilmekte ne de bedelini tahsil edebilmektedir. İdareler, insan haklarına ve Anayasaca korunan mülkiyet hakkına tamamen aykırı bir şekilde keyfi tutum sergileyerek, ne taşınmaz üzerindeki el atmayı bırakmakta ne de bedelini ödemektedir. Mağduriyetin dava yolu ile giderilmesini isteyen vatandaşlar ise yıllar süren ve de görevli mahkeme gibi değişiklikler ile daha da uzun sürmesine kasıtlı olarak sebebiyet verilen davalarla adeta çaresiz bırakılmaktadırlar'' ifadelerini kullandı.

Avukatların, yaşanan mağduriyetlerin insan haklarına, mülkiyet hakkının kullanılmasına aykırı olduğuna, yasama organının bu mağduriyetin giderilmesi noktasında çalışmalar yapması gerektiğine değiniyor ve umutla beklediklerini ancak söz konusu düzenleme incelendiğinde, mevcut mağduriyetlerin çözümü için hiçbir çaba sarf edilmediği gibi tam tersine, idareler lehine, vatandaşların aleyhine bir düzenlemenin ortaya çıktığını kaydeden Fevzi Konaç, şunları söyledi:

Sınırda görevli ekiplerden dev darbe: Bakın ne ele geçirdiler! Sınırda görevli ekiplerden dev darbe: Bakın ne ele geçirdiler!

''Çünkü yapılan düzenleme ile idarelerin hak sahiplerine, alacaklarını, takas gibi seçeneklerle ödemek, ödeyecekse de 5 yıllık üst sınır kaldırılarak ödeme süresini belirsiz hale getirmek ve en düşük faizle ödemek kuralı getirilmiştir. Zaten keyfi tutum gösterdiklerinden şikayet edilen yerel yönetimlerin ekmeğine bal sürülmüştür. İdarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı yolu ile denetlenebilmesi zımnen ve dolaylı yollardan engellenmektedir. Bu kanunla adeta idarelerin 'para cebime, hak-hukuk başka bahara' talebi kabul edilmiştir. Ayrıca vatandaş aleyhine yapılan düzenleme ile yetinilmemiş, avukatların ücretleri de tırpanlanmıştır. Belediyelerin (birkaç Büyükşehir Belediyesinin) ve Belediyeler Birliğinin talep ve dayatmaları, ayrıca iktidar ve konu ile sorunu olan tüm yerel yönetimlerin baskısı ile haksız olup olmadığına bakılmaksızın çıkarılan düzenlemenin özü şudur: Bahsettiğimiz mağduriyetlerin giderilmesi idarelere mali külfet getireceğinden,idarelerin kendi yönetim süresince bu mali külfetten kaçmak, sorunu bir sonraki yönetimin kucağına bırakmak, sorunu öteledikçe ötelemek, kendilerince sıkıntı görülen sorunları ise hemen çözüme kavuşturmaktır. Bir hukuk devletinde yasa çıkarılış sebebi ve yasanın amacı böyle mi olmalıdır?Davalardaki görevli mahkemelerin sıkça değiştirilerek ya da görevli mahkemenin belirsiz bırakılarak işin kasıtlı olarak sürüncemede bırakılması da bir hukuk süreci değil, oyalama sürecidir. Yapılan düzenleme 'konuyla, hiçbir sorunla keşke hiç ilgilenmeselerdi' dedirtmiştir.''

Siyasi iktidarın, kendince sorun gördüğü hususlardaki çözümü; birçok konuyu içeren torba yasalarda ve üst üste gelen yargı paketlerinde aramaktan acilen vazgeçmesi gerektiğini de ifade eden Konaç, ''Birçok farklı kanundaki değişiklikleri öngören ve 'torba yasa' olarak adlandırılan yasalar ile getirilen düzenlemeler, asıl amacın gözden kaçırılmasını ve tepkilerin önüne geçilmesini amaçlamaktadır. Sonuç olarak mevcut mağduriyetlerin daha da artmasına sebebiyet verecek olan bu yasanın Sayın Cumhurbaşkanımızca veto edilmesinin haksızlığın önüne geçmek adına son umudumuz olduğu tüm kamuoyuna saygılarımızla duyurulur'' ifadelerini kullandı.