İşte kadınları yüreklendirecek o röportaj…
“HER ŞEYDEN ÖNCE ANNEYİM”
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Önce ben bir anneyim. Şahane bir eşim ve şahane 3 çocuğum var. 28 yıllık tıp doktoruyum. 9 yıldır eşimle beraber kurduğumuz şirketin genel müdürlüğünü yapıyorum. Sağlık ve tarımsal alanda çalışmalarım var. Sosyal sorumluluklarım gereği, bir sivil toplum örgütçüsüyüm. Üç yıldır, kurucuları arasında olduğum KİGDER in (Kadın İşbirliğini Geliştirme Derneği) başkanlığını yapıyorum, TÜRKONFED çatısı altında olan, ORSİFED’in (Orta Anadolu Sanayici ve İşadamları Federasyonu) yönetim kurulu üyesiyim. Ayrıca Türk Dermatoloji Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim.
KİGDER den bahseder misiniz? Ne gibi çalışmalarınız oluyor?
KİGDER 3 yıl önce benim de dâhil olduğum, Kayseri Kadın Girişimciler Kurulu üyesi olan kadınlar tarafından kuruldu. Amacımız kadını ekonomik- sanatsal-siyasal-hukuksal her alanda geliştirecek politikalar üretmek. Kadın girişimciliğinin önündeki engelleri aşacak projelerde çalışmak, kadınlar arası işbirliğini arttırmak. Tüm bunlar için kadının eğitime ve bilgiye ulaşacağı alanlar yaratmak.
“27 KADINIMIZA ALZHEİMERLİ HASTA BAKIMI EĞİTİMİ”
Bu güne kadar neler yaptınız?
KiGDER yeni kurulmuş bir dernek. 3. Yılımızda olmamıza rağmen kadınlarla ilgili çalışma ve desteklerimiz azımsanmayacak düzeyde diyebilirim. Proje bazlı çalışmaya özen gösteriyoruz. Daha önce Sabancı Kültür vakfının hibe desteği ile "Hayata ve Sana Güveniyorum" isimli bir Birleşmiş Milletler projesini tamamladık. Bir yıl süren bu proje ile 27 kadınımıza Alzheimerli hasta bakımı ile ilgili eğitim aldırdık ve istihdama katılımlarını sağlama yollarını açtık. Kadına şiddeti önleme konusunda farkındalık etkinlikleri seminerler ve paneller düzenledik. AGÜ ile beraber "Kadına Şiddete Karşı Susma Türkü Söyle " etkinliği, turuncu fularlı kadınlar diye oldukça ses getirmişti.
Çözüm sürecinin bittiği dönemde, SUR'da patlamalar olduktan sonra, Güneydoğu Anadolu'daki kadın dernekleri ile SUR'da buluşup kadın sorunlarını tartışıp paylaştık. Biz kadınlar ne yapabiliri konuştuk. O zor günlerde kadınlar arası iletişimi sağlayabilmek adına kendi güvenliğimizle ilgili hiçbir kaygı duymadan yerimizi aldık. Sadece ilimiz değil ülkemiz kadınının sorunları da takibimizde. İşbirliği yapıyoruz kardeş derneklerle.
KİGDER olarak kadınlara yönelik birçok çalışmada aktif rol alıyorsunuz. Bu güne kadar yaptığınız en önemli çalışmalardan özetle bahseder misiniz?
54 kadınımıza, ORAN destekli, KOSGEB akrediteli girişimcilik eğitimi aldırdık. Girişimci olanlara montörlük yapacağımızı bildirdik. Yol haritamızı belirlemek kadınlarımıza daha yararlı olabilmek için anket çalışmaları yapıyoruz.
Sosyal sorumluluklarımız çerçevesinde, eğitime destek verici çalışmalarımız var. Kendi üyelerimizden oluşan müzisyen arkadaşlarımızla konser düzenleyip, geliri ile bir meslek lisemize müzik odası tefriş ettik, müzik aletleri aldık. Gençlerimizin kariyerlerine yön vermek adına S2cpt kariyer danışmanlık sistemini İl Milli Eğitim müdürlüğümüzle işbirliği içinde öğrenciler, veliler ve rehber öğretmenlerle buluşturduk.
Kadınlarla ilgili alınan her tür olumsuz olay ve kararda sorumluluk bilinci içinde demokratik tepkilerimizi ortaya koyduk ve yanlış bir uygulama varsa, yanlıştan dönülmesi için diğer derneklerle işbirliği içinde bir STK olarak üzerimize düşeni yaptık, yapıyoruz, yapacağız.
"Tutunduklarımız: İstanbul sözleşmesi” KİGDER bu çalışmaya da destek veriyor değil mi?
Bu sözleşmenin ilimizde tanıtılması, anlatılması ve takipçisi olmayı taahhüt ettik. Bu çalışmada öncü, Türk Kadınlar Birliği(TKB). Ben de TKB üyesiyim dolayısıyla bu projede başkanım Sayın Ayşe Uzunlu ile beraberiz. İstanbul sözleşmesi 2011 de İstanbul'da İmzalandı. 2011 de Avrupa konseyi başkanı Türkiye olduğu için sözleşme İstanbul'da imzalandığından bu ismi aldı. Sözleşme, kadına şiddeti önleme, aile içi şiddeti önleme, bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa konseyi sözleşmesidir. 2014 tede ülkemizde yürürlüğe girdi. Bu projeyi toplumun her kesim ve katmanına anlatmak zorundayız.
Ülkemizde kadına şiddeti önleyici kanunlar, yasalar var ama şiddet artarak devam ediyor çünkü uygulamada hatalar var. Bu anlaşmalara sahip çıktıkça, içeriğini anladıkça ve içselleştirdikçe kesinlikle faydası olacak. Sözleşme devletimizi bağlıyor. Sivil toplum bunun takipçisi olursa uygulama sağlıklı ve o kadar doğru olur.
Zaman zaman mesleki eğitimleriniz oluyor ve kadınlar sertifika sahibi oluyor. Eğitimlerinizden ve sonrasında bunların ne fayda sağladığından bahseder misiniz?
Kadınlara verdiğimiz eğitimlerden önce ve sonra farkındalık anketleri yapıyoruz ve değerlendiriyoruz. Eğitim öncesi ve sonrasında kişisel gelişmişliklerinde kişisel farkındalıklarında kesinlikle olumlu değişiklikler olduğunu saptadık. Özellikle girişimcilik eğitimleri ile kadınların iş hayatına atılmalarındaki eğitimden sonraki en önemli sorun olan finansa erişim konusunda bilgileniyorlar. Devlet destekleri, krediler teşvikler konusunda nerelere başvuracakları hakkında fikir sahibi oluyorlar. Sorgu ve takip başlayınca ardı arkası geliyor zaten. Toplum denilen vücudun yarısını oluşturan kadınlar, bir birey olarak ne kadar güçlü olurlarsa, toplum o kadar güçlü olur. 1800 lü yıllarda yaşamış olan filozof StuartMill şöyle der; Bir uygarlığın seviyesini ölçecekseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakınız. Kadının gelişmişliği toplumun gelişmişliğinin bir göstergesidir.
Sinema etkinliğinde kadınları bir araya getirdiniz. Bu etkinlikte neyi amaçladınız?
25 Kasım kadına karşı şiddete mücadele günü etkinlikleri kapsamında, Kayseri Ticaret Odası Avrupa Birliği Bilgi Merkezi ile beraber farkındalığımızı arttırmak adına bir seminer hazırladık. Ayrıca sadece kadınları değil erkeklerle beraber bireyleri bir araya getirdik. Hep birlikte farkındalığımızı arttırdık. Duyarlı herkese teşekkür ediyorum. Maalesef yurdumuzda her iki kadından biri şiddetin herhangi birine (fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel vs.) maruz kalıyor. O nedenle bu tarz toplantılara ne kadar çok katılım olursa ve ne kadar gündemde tutulursa o kadar yararı olur. Çünkü çoğumuz aynaya bakmıyoruz. Bu toplantılar bizim için bir ayna görevi üstleniyor. Herkes kendini görüyor bir nevi bu tarz toplantılarda. Herkes kendinden bir şeyler buluyor.
Siz hem doktorsunuz hem de kadınlar için birçok projeye imza atan bir isim… İkisini bir arada yıllardır yapıyorsunuz. Bu zor bir süreç değil mi?
Ben hem hekim hem bir Sivil toplum örgütçüsüyüm evet. Zor oluyor mu, hayır. Bir vatandaş olarak bu topluma sorumluluklarım var ve bunları yerine getiriyorum. Gelişmiş ülkelerde STK ya üye olanların sayısı nüfusun 3-5 katı. Yani herkes 3-5 derneğe üye. Bizim ülkemizde ise bu oran inanılmaz düşük. Bence her vatandaş sorumluluklarının bilinci ile fayda gösterebileceği konularda sivil toplum örgütlerine üye olmalı. Kimse zamanım yok dememeli, biri yapıyorsa, herkes yapabilir demektir.
Teşekkür ederim Sema Hanım…
Çok teşekkür ediyorum.