Prof. Dr. Açıkgöz, tüm tıp dallarında olduğu gibi diş hekimliğinde de büyük gelişme gösteren tanısal yapılanmanın içerisinde radyografik görüntülemenin pek çok hastalığın teşhisinde ve uygulanan tedavi akışının değerlendirilmesinde diagnostik bir yöntem olarak kullanıldığına işaret etti.
Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı’nda muayeneyi takiben yapılan tedavi planlamasının ehemmiyetine vurgu yapan Prof. Dr. Açıkgöz, “Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinde ilk konulan teşhisten sonra yapılacak tedavi önceliklerinin belirlenmesi ve belirli bir düzen içerisinde tedavinin sonlandırılabilmesi, yıllar içerisinde yapılan takiplerle hem yapılan tedavilerin idame fazı hem de oluşabilecek olumsuz değişikliklerin kontrol edilebilmesi açısından büyük önem arz eder” dedi.
Radyasyon miktarları minimumda
Son 50 yıl içerisinde hastalıkların tanısında kullanılan görüntüleme yöntemlerindeki teknolojik gelişmeler ve ardından dijital radyografi sistemlerinin kullanıma girmesi sonucu radyasyon doz miktarlarının günümüzde minimum seviyelere indiğini söylüyor. Diş hekimliğinde rutin olarak kullanılan panoramik, periapikal, okluzal ve ısırtma teknikleri ile diş ve çevre destek dokular incelenebilmekte, lezyon ve hastalıkların saptanabildiğini belirten Prof. Dr. Açıkgöz, “2000’li yılların başlarında ise daha düşük maliyetli, üç boyutlu görüntü oluşturan ve çok daha düşük dozlarda yüksek çözünürlüklü kesitsel görüntü elde edilmesine olanak sağlayan Dental Volumetrik Tomografi (DVT) diş hekimliğinde tanı alanında bir devrim yaratmıştır” dedi.
Güvenlik sınırı aşılamaz
Manyetik rezonans görüntüleme ve ultrasonografi haricinde diğer görüntüleme yöntemlerinin hemen hepsinde biyolojik dokular üzerine zararlı etkiler oluşturan iyonizan ışınların kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Açıkgöz, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) ise periapikal radyografiler için kabul ettiği güvenlik sınırının saatte 20 Sv olduğunu belirterek, “Periapikal radyografi olarak adlandırılan küçük diş filminin iyonize radyasyon dozu 1.5 Sv, panoramik radyografinin 2.9-11Sv,’dir. DVT sistemlerinin efektif ortalama dozu 36.9-50.3 Sv arasında değişmektedir ve bu doz medikal tomografilerde kullanılan dozdan yaklaşık 90 kat daha azdır. Bu nedenle diş hekimliği röntgen teknikleri ile ilgili uygulamalarda güvenlik sınırının aşılması mümkün değildir" dedi.
Radyolojik tanı yöntemlerinin klinik muayeneye ilaveten yardımcı bir muayene yöntemi olduğunun unutulmaması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Aydan Açıkgöz, “Radyolojik yöntemler yararlılık ve zararsızlık ölçütlerine göre radyolojik algoritm dediğimiz belirli bir disiplin içerisinde kullanılmalıdır. Radyografi alınması gereken durumlarda ışınlama sayısı ve süresi en düşük düzeyde tutulmalı ve hastada kurşun önlük ve tiroid koruyucu kullanılmalıdır” şeklinde konuştu. (Kurumsal)