Ülkemizdeki bütün cezaevlerinin kapasitelerinin dışında insanı barındırması aslında ülke ve toplum olarak hangi düzeyde olduğumuzu gözler önüne seriyor. Sinir kat sayısının artmasından dolayı, kullanmış olduğu keyif verici bir maddenin etkisinden dolayı, kolay yoldan para kazanma hırsına yenik düşmekten dolayı, bir kadını cinsel obje olarak görüp ona erişemeyince taciz/tecavüz gibi yöntemlere başvurmalardan dolayı, ‘arkadaşım kullanıyor ben neden kullanmayım’ yani arkadaş, eş, dost ortamlarındaki etkilerden dolayı keyif verici madde kullanımlarından dolayı cezaevleri suçlularla dolup taşmış durumda! Cezaevlerinde, ağır koşullar altında işledikleri suçların bedelini çeken, ödeyen bu insanların tahliye olduktan sonraki hayatlarında iktidarın, hükümetin ve devletin iyileştirmeye gitmesi gerekir.

Cezaevi koşullarının ağır şartlar altında olduğunu içeride cezasını çekip çıkan kişilerden farklı farklı dinledim. Edindiğim tecrübe empatiye bağlı olduğundan ilk başta, “İnşallah kimse böylesi bir hayatın içine düşmez!” algısını doğurdu bende. İnsan olma özelliklerinin hiç birinin değil yaşamak hissettirilmediği bir hayata yaşamayı kim isteyebilir? tabii ki kimse istemez. Günlük yaşamımızda dikkat etmemiz gereken en önemli konulardan bir tanesi hayata geçirmek istediğiniz reflekslerinizin yalnızca size değil, sizden başka kimselere de zarar getirmeyeceğinden emin olmamızdır. Bu dikkatle sürdürülen yaşam sizi hem yasaların bilgisine eriştirir, hem de toplum içinde ‘Sabıkalı’ denilerek yaftalanmış, ötekileştirilmiş biri olmanızdan uzak tutar sizi.

Cezaevleri nasıl bir yaşam vaat etmeli düşündüğümüz zaman ilk aklımıza gelen, suç işleyen kişinin bir daha suç işlememesi adına uygulanacak caydırıcı cezalar olması, ağır koşullar altında canlı canlı işlediği suçun bedelini ödemesi gerektiği algısı hasıl olur. Ancak cezaevlerinin bir çilehane, ya da ellerini iki başının arasına koyup düşünme ortamı olmadığı için ne caydırıcı cezalar, ne de ağır koşullar suçlu kişiyi tahliye olduktan sonra dikkatli bir yaşam içinde yaşayacağı garantisi vermiyor! Cezaevlerinde devletin suçlular üzerinde oluşturduğu ağır koşullar suçluları devlete karşı boynu kıldan ince, sivil halka göre ise tam bir zalim haline dönüştürüyor. Bir daha yakalanmam ve daha dikkatli yaparsam işimi amacıma ulaşırım yakalanmadan! İşte bu algı cezaevlerinden yeni çıkan kişi tarafından son derece beklenmesi muhtemel durumdur.

Bugün cezaevlerinden tahliye olmuş bir suçlu, içeride çilehanedeki gibi çile çekmiş, suçlarıyla yüzleşmiş, kendini insanlık adına daha geliştirmiş, topluma yararlı bir birey olmaktan uzak davranış sergiliyor. ‘Bu adam cezaevinden çıktı!’ algısı hem yeni tahliye olmuş, hem de onun etrafındakiler tarafından oluştuğunda, tahliye olmuş olan o kişi sivil halka karşı zalimlik dolu duygularını ortaya koyuyor! Halkı gasp ediyor, parasını dolandırıyor, karısına kızına taciz ve tecavüz girişiminde bulunuyor, halkı bıçak ya da silahla gözünü kırpmadan yaralayıp, ölümüne neden olabiliyor! Bu durum yeni işlenmiş bir suçun failinin yakın geçmişine bakıldığı zaman apaçık karşımıza çıkıyor! ‘Daha önceden de sabıkalıymış, cezaevinden yeni çıkmış!’

İktidardan isteğim şudur; suçlu bir kişi cezaevlerinde toplumun bir parçası gibi muamele görmezse, işlediği suçun farkına varmazsa ve vicdan azabı çekmezse, ağır koşulları doğuran devlete karşı itaatkar olup halka karşı zalim oluyorsa burada ciddi bir sorun var demektir! İktidarın, cezaevlerinde yatan suçluları rehabilitasyonlara bağlayıp, kütüphanelerde oluşturulacak güncel kitaplarla okuma günlerinin yapılmasını, suçlular arasında özellikle gardiyanların ağır suçlu/hafif suçlu diye ayrım yapıp ağır mahkuma el pençe divan durup, hafif suçluları da kaile almaz bir tutum sergilenirse bu acı durum hiç değişmeyecektir. Bütün İl ve İlçelerdeki Denetimli serbestlik bürolarının bulunduğu yerlere Cuma Günleri bir bakmamız aslında ne halde olduğumuzu açıkça ortaya koyuyor. İktidar, suç işleyen bir vatandaşının bir daha suç işlememesi adına kurulmuş bir cezaevi ortamı doğurmalıdır. Biraz daha esneklikle gelen devletin o hiyerarşisi sanki bu konuda atılmış en önemli bir adım olacaktır. İlk hedefimiz ise suçluların kendileriyle yüzleştiği, bir daha suç işlememek adına bir yaşama merhaba demesinin ortamını oluşturmamız gerekiyor. İktidar isterse bu konu düzelir ve halkın kendi kendine zalim olmadığı bir Türkiye’de korkusuzca yaşamımıza devam ederiz.