Bir yıl düzenli birlikteliğe rağmen gebelik elde edilemeyen çiftlere kısırlık tanısı konduğunu belirten Yazıcıoğlu, bu çiftlerde kadın 35 yaşın üzerindeyse 6 ay sonra tedaviye başlanması gerektiğini ifade etti. yaşla birlikte kadınlarda yumurtalık kapasitesi ve kalitesinin düştüğünü dile getiren Yazıcıoğlu, “İnfertiliteyi ortaya çıkaran faktörlerin kadın ve erkekte eşit olarak dağıldığını ve bu nedenle sorunun kaynağını araştırırken her iki tarafın da ayrıntılı değerlendirilmesi unutmamak gerekiyor. Bununla birlikte hala yüzde 15-20’ye varan oranda çiftin yaşadığı sorunun nedeni bilinmiyor. Uzun süren tedavi sürecinde çiftlerin birbirlerine destek vermesi ve sabır göstermesi de önem taşıyor. Zira araştırmalar da yoğun stresin tedavinin başarısını da olumsuz etkilediğini gösteriyor” dedi.
Kadında yaş, erkekte sperm kalitesi çok önemli!
İnfertiliteye zemin hazırlayan erkeğe bağlı nedenler içinde üreme hücrelerinin spermlerinin sayısı, yapısı ve hareketliliğinin önem taşıdığın vurgulayan Yazıcıoğlu, “Kadına yönelik sebepler arasında ise yaş ve yumurta kalitesindeki bozulmanın dışında, tiroit ya da süt hormonunun fazla salgılanması gibi hormonal nedenler, rahimin yapısı, tüplerin açık olup olmaması, tüplerde herhangi bir sıvı toplanması, rahimde miyom ve polip gibi yer kaplayan durumların oluşması gibi anatomik yapıdan kaynaklanan sorunların ilk sıralarda geldiği görülüyor” diye konuştu.
Mutlaka spermiyogram testi yaptırılmalı
Tedavi başlangıcında hem erkek, hem de kadının ayrıntılı değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Yazıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Temel değerlendirme testlerinde spermiyogramın çok önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki hala erkekler bu konuda çekingenlik gösteriyor. Aslında çoğu zaman infertilitenin kaynağı cinsel fonksiyonlardan bağımsız olarak sadece üreme hücrelerinden kaynaklanabiliyor. Bu durumda daha basit tedavilerle çözüm bulunabilecekken çiftler çözüm bulmak için farklı arayışlarla zaman kaybediyor.”
Stres tedavinin başarısını etkiliyor
Çiftlerin hikayesinin yanı sıra, stresin de gebelikte etkili olduğunu kaydeden Yazıcıoğlu, “Stres sırasında vücutta bazı hormonlar salgılanıyor. Vücutta ani değişikliklerle birlikte serbest radikallere yol açtıklarını hatta insülin direnci olan hastalarda glikoz düzeylerinin oynamalara yol açtığını,gerilimle birlikte tansiyonun da zaman zaman arttığını biliyoruz.Dolayısıyla stres içindeki hastalarda başarıyı elde etmekte zorlanıyoruz.İleri kadın yaşından sonra en çok karşılaştığımız zorluk stres diyebilirim. Dolayısıyla burada hastalara psikolojik desteğin önemi de ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
Her çifte özel basamaklandırılmış tedavi uygulanıyor
Tüp bebek merkezlerinde tek tedavi yönteminin tüp bebek olmadığına dikkat çeken Yazıcıoğlu, en son çare olarak tüp bebek uygulamasının yapıldığını söyledi. Yazıcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yapılan genel değerlendirme basamak tedavi dediğimiz bir planlama uyguluyoruz. Örneğin, çiftlerde hiçbir sıkıntı yoksa tüpleri açık, yumurtlaması düzgün,ailesinde erken menopoz hikayesi yoksa ve henüz infertilite tanısı için gerekli zaman geçmediyse beklemeyi ve gözlemlemeyi tercih ediyoruz. Ancak, altta yumurtlama fonksiyon bozukluğu ya da polikistikover gibi bir problem tespit ettiysek önce sorun tedavi ediliyor. Dolayısıyla hep söylediğimiz gibi hastalık yoktur,hasta vardır. Elbette başka bir seçenek kalmadıysa tüp bebek tedavisine yöneliyoruz.” (Kurumsal)