Ortadoğu’daki iç savaşlardan çözüm sürecine, Ergenekon ve Balyoz davalarından 1 Kasım seçimlerine kadar birçok konuyu ele alan Başkan Kamalak, CHP’nin seçim beyannamesini eleştirerek, “CHP şimdi diyor ki diğer partiler bizden kopya çektiler diyor. O tekliflerin asıl sahibi biziz. CHP de bizden kopya çekmiştir” dedi.

Özel bir restoranda Kayseri’de ulusal ve yerel medya mensupları ile bir araya gelen Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, burada önemli açıklamalarda bulundu. 

Allah rızası için ülkenin, bölgenin ve insanlığın saadeti için koşuşturan bir ekip olduklarını ve siyaseti mevki makam için değil, Allah rızası için yapan kadroya sahip olduklarını söyleyerek sözlerine başlayan Kamalak, hem Türkiye için hem bölge için kritik bir dönemden geçildiğini belirtti.

“TARİH ŞAHİTTİR Kİ BATI, DEMOKRASİYİ VE İNSAN HAKLARINI SADECE KENDİ MENFAATLERİ İÇİN İSTERLER”

Başkan Kamalak, Ortadoğu’da yaşanan iç savaşları değerlendirerek,  özellikle 10 küsür yıldan bu yana bölgenin ateş çemberi içerisinde olduğunu dile getirdi. Kamalak, sözlerini şöyle sürdürdü: “2003 yılında Amerika Dışişleri Bakanı Condoleezza, 22 ülkenin haritasının değişeceğini söylemişti. Bu ülkeler bölünecek, parçalanacak demektir. Bu 22 ülkenin tamamı İslam ülkesidir. Hani Bush diyordu ya Irak’ı işgal ederken, ‘Ya yanımızda, ya karşımızdasınız. Bu yeni bir haçlı seferi’ diyordu. Tarih şahittir ki batı, demokrasiyi ve insan haklarını sadece kendi menfaatleri için isterler. Merhum hocamız o zaman 550 milletvekiline mektup yazdı. Malum tezkere meclisten geçmemelidir diye, ‘Tezkere geçerse, Irak’ta bir tek Müslüman’ın burnu kanayacak olsa yedi sülaleniz başını secdeden kaldırmamış olsa da bunun vebalinden kurtulamazsınız’ demişti. Elbette hem bu çağrının etkisiyle hem de milletvekilleri vicdanlarının sesini dinlemiş olsa gerek, o tezkere meclisten geçmedi. Ama hükümet, 1 Eylül 2004 tarihli bir tebliğ ile meclisin kararını etkisiz kıldı. 6 havaalanımız ile 7 deniz limanımız ABD’nin emrine amade kılındı. İncirlik Amerika’nın emrine verildi. Acaba bizim ülkemizden kalkan Amerika uçakları Irak’taki kardeşlerimize ne götürüyordu? Hiç şüphesiz ki başlarına bomba yağdırıyordu. Yüzbinlerce tertemiz İslam hanımefendisi tecavüze uğradı, milyonlarca Müslüman öldürüldü. Kimin işine yaradı? Türkiye ne elde etti bundan? Kim istifade etti. Küresel emperyalizmde, öncelikli İsrail. 

“KADDAFİ İSLAM ÜLKELERİNİN YİĞİT BİR LİDERİYDİ”

Irak’ın ardından Libya’nın vurulmaya başlandığını anımsatan Kamalak, “Yine bir İslam ülkesi yok edilmeye çalışılıyordu. Hükümetimiz emperyalizme yardım ederek, Kaddafi linç edildi. Kaddafi İslam ülkelerinin yiğit bir lideriydi. Libya parçalandı. Türkiye ne kazandı? Peki kim kazandı? Küresel emperyalizm ve yine İsrail. Çünkü Kaddafi, çevresindeki Müslümanları destekliyordu ve İsrail için bir tehditti” dedi.

“ESAD’I MAKAMINDA UYARDIK”

Kamalak, bir İslam ülkesi daha yok olmasın diye, kendi aralarında konuştuklarını ve ‘Erbakan hocamız olsaydı Esad’ı uyarır mıydı? Uyarırdı’ diyerek hocanın görevini yerine getirmek için Suriye lideri Esad ile görüştüklerini söyleyerek, şöyle konuştu: “20 medya mensubu ile Suriye’ye gittik, Esad’ı makamında uyardık. Esad diyordu ki ‘Ne yapmam lazım? Türkiye bize yardım etsin. İngiliz oyunları ile iki Müslüman halk, Türk milleti ile Suriyeliler 90 yıl birbirini düşman bellemişlerdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Suriye’yi ziyaret etmesiyle dengeler değişti. 10 yıldan beri bu hava lehe değişti. İki ülkenin halkı birbirlerinin kardeşleri oldular. Bu hava değişmemeli, devam etmeli’ diyordu. Alınması gereken tedbirler dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na izah edildi ama biz Esetçi olarak suçlandık. Sonuca bir bakın, ne dediysek doğru çıktı. Endişelerimiz bir bir ortaya çıktı. Bir kimse söylediklerinin doğru olmasından üzüntü duyar mı? Ne yazık ki biz üzüntü duyuyoruz. Gelinen nokta hem Türkiye bakımından hem bölgemiz açısından son derece kritiktir. Suriye ile uyarılarımızı yaptık, Esetçi olduk. Libya ile ilgili uyarıları yaptık, Kaddaficilikle, dikdatörlükçe suçlandık.”

“GÜNEYDOĞU’DAN DA MI EL ÇEKECEKSİNİZ?”

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak çözüm süreci için iktidarı uyardıklarını ifade etti. Kamalak, terörle müzakere değil, mücadele edilmesi gerektiğini belirterek, “Karşımızda bir terörist grup var, bu ekibin başını devlet olarak yargıladınız, ömür boyu hapse mahkum edildi. Terörist diye suçluyorsunuz, sonra müzakere yapıyorsunuz. Dedik ki teröristle müzakere değil, mücadele edilir. Söylemeye dilimiz varmıyor ama bu sürecin sonunda Türkiye ya bölünecek, ya da çok büyük çatışmalarla, karşı karşıya gelecek. Bize ‘Kan mı istiyorsunuz, şehit cenazeleri gelmiyor?’ dediler. Mesele şehit cenazelerinin gelmemesi ile ilgili ise Yemen’den de şehit cenazeleri gelmiyor. O Yemen ki anneler, bacılar, gelinler ağıtlar yakmışlardır. Yemen’den, şehit cenazelerimiz gelmiyor, çünkü el çekmişiz oradan. Balkanlar’dan şehit cenazeleri gelmiyor. Niye? El çekmişiz oradan. Güneydoğu’dan da mı el çekeceksiniz? Ne yapmak istiyorsunuz? Çözüm süreci dediğiniz paketinizin içerisinde ne var, biz sorduk, cevap alamadık. Güneydoğu’ya özerklik mi vereceksiniz, nedir amacınız? ‘Şehit cenazesi gelmiyor’ dediler. Bekleyin, bekleyin. Bunu bugün söylemiyorum. Bu çözüm süreci ülkeyi bölünmeye götürüyor. Şuan her gün şehit haberleri geliyor. Şu iki aylık süre içerisinde şehit sayımız 150’yi geçti. Maalesef zaman yine bizi haklı çıkardı. Keşke haklı çıkmasaydık” diye konuştu.

Silahlı Saldırıya uğrayan Gazeteci Azim Deniz'den İlk Açıklama Silahlı Saldırıya uğrayan Gazeteci Azim Deniz'den İlk Açıklama

“ERGENEKON, BALYOZ; AMERİKA’NIN İNTİKAMIYDI”

Ergenekon ve Balyoz Davalarına da değinen SP Lideri Kamalak, “Önlerine gelen subayları içeri attılar. Biz orada da uyardık, ‘Bakın bunun gerisinde Amerika vardır. Amerika Türk ordusundan intikam alıyor. 1 Mart tezkeresinde asker Irak’a girmek istemiyordu. Halbuki Amerika, Türk ordusunu kuzeyden Irak’a girmesini istiyordu. Türk ordusu temkinli yaklaşıyordu. İşte Amerika o dönemdeki üst düzeydeki subayları bertaraf etmek istiyordu. Biz bunu söyledik. Hayal üretmekle itham edildik. Elbette darbeye teşebbüs eden her kim olursa olsun, en ağır biçimde cezalandırılmalıdır ama kurunun yanında yaş yanmamalıdır” şeklinde konuştu.

Kamalak konuşmasına şöyle devam etti: “Şuan mecliste 4 parti var. Eğer seçim 4 partinin mecliste temsil edileceği durumda olursa, ne değişir? Hiçbir şey değişmez. Mevcut şartlar daha kötüye gider. İki milliyetçi parti MHP ve HDP, ikisinden birisi iktidara gelse barış sağlanır mı? Sanmam. CHP, milletin tarihi ile öz değerleri ile kavgalı. Türkiye huzur bulur mu? Sonra AK Parti. İstikrar için partimizi seçin diyorlar. 13 yıldır tek parti iktidarda bunlar değil mi? Ülkeyi bu hale getiren AK Parti iktidarı değil mi? AK Parti Türkiye’yi ele aldığında, 2002 tarihinde Türkiye’de riskli bir bölge, insanlarımızın gidemediği bir ilimiz var mıydı? Cumhurbaşkanı ve Başbakan diyor ki? Sivas’ın doğusuna gidemiyorsunuz. Bir devlet yöneticisi için bundan daha acı bir söz olabilir mi? BU ülkenin emniyetinden kim sorumlu? Eğer vatandaşımız ülkenin belirli yerlerine gidemiyorsa sorumluluk kime aittir. Güneydoğu ile gönül bağının yeniden kurulması lazım. Gönül bağını kurmadan oradaki insanlardan oy alabilmek mümkün değildir. Bunu yapacak olan biziz. Dış güvenlik, iç güvenlik ne yazık ki hep olumsuz yönde gidiyor, ekonomi ne yazık ki olumsuz gidiyor. Döviz fren tutmuyor, işsizlik her gün artıyor.  Arazilerimiz bomboş, çiftçi perişan biz dışarıdan ot ve saman ithal ediyoruz. Dağlarımız yemyeşil ve bomboş biz dışarıdan et ithal ediyoruz. Şu halde bir taraftan barışı sağlamalı, bir taraftan üreten ekonomiye geçmeliyiz. İşte Saadet Partisi böyle bir program ile insanımızın karşısına çıkıyor. 

“AKLIMIZI BAŞIMIZA TOPLAMAMIZ LAZIM”

Barış dilini kullanmamız lazım, kısacası aklımızı başımıza toplamamız lazım. Sen, ben davası değil, ülkenin davasıdır. Ülkenin dirliği, milletin birliği için millet olarak aklımızı başımıza toplamamız lazım. Toprak kayıyor ayağımızın altından. 

Madem ki Türkiye bir sosyal devlettir. İnsanımızın huzuru ve refahı asli amacımız olmalıdır. Bunun için asgari ücret en az bin 500 TL olmalıdır. Ancak bizden 15 sene sonra bunu CHP seçim beyannamesine aldı. 1999 yılında emeklilere gelir dağılımı bakımından iki maaş ikramiye dedik. CHP 15 sene sonra bunu aldı, beyannamesine koydu, bu teklif neredeyse CHP’ye mal olundu. Üretimi teşvik açısından çiftçilerimize satılan mazottan asla kar alınmayacak dedik. CHP bizden tam 15 sene sonra aldı, bunu da beyannamesine koydu. CHP çiftçilere vergisiz mazot satacak denildi. Teklifler bizim, CHP şimdi diyor ki diğer partiler bizden kopya çektiler diyor. O tekliflerin asıl sahibi biziz. CHP de bizden kopya çekmiştir. 

“SEÇİM BARAJI YOKTUR, OLMAYACAKTIR”

Bu seçimlere Türkiye 0 seçim barajı ile giriyor. Kanun değişmedi ama anayasa değişti. 2010 referandumu ile onların da farkına varmadığı önemli bir mekanizma araya girdi. Nedir bu? Bireysel başvuru hakkı. Anayasa’nın 148. maddesinde yapılan değişikliğe göre bir temel hakkının ihlal edildiğini iddia eden herkes bireysel başvuru hakkına sahip. Siyasi hak, seçilme hakkı hiç şüphesiz ki temel bir insan hakkıdır. Bu durumda herhangi bir partinin adayı diyelim bölgesinden seçilecek kadar oy aldı ama partisi barajı aşamadıysa o seçilemeyecek mi? 40 bin oy alan aday, partisi barajı aşamadı. 30 bin oy alan ancak partisi barajı geçen adaya mazbata verilecektir. Seçilecek kadar oy almış aday, Anayasa Mahkemesi’ne diyecek ki; ‘Benim hakkım ihlal edilmiştir. Ben 40 bin oy aldığım halde mazbata bana değil, 30 bin oy alan adaya verildi. Burada bir haksızlık var. Haksızlığın tespit edilmesini talep ediyorum” diyecek. Anayasa Mahkemesi bu şikayeti değerlendirecek ve o mazbatayı hak sahibine verecektir. Kısacası seçim barajı yoktur, olmayacaktır.”

Genel Başkan Kamalak, basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Toplantıya Kamalak’ın yanı sıra, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Muhittin Yıldırım, Kayseri 1. Sıra milletvekili adayı Mahmut Arıkan, İl Başkanı Haşim Özçelik ve partililer katıldı.