Kayseri önemli ticaret yollarının kavşak noktasında yer alıyor. Kayseri’nin 6 bin yıllık tarihi, 4 bin 500 yıllık ticari geçmişi, 100 yıllık sanayi tecrübesi bulunuyor. 


Kayseri Valiliği’nde yer alan bilgilere göre, ticari anlamdaki faaliyetleri ilk uçak fabrikasının kurulmasıyla başlıyor ve ardından demiryolları bağlantı hatları ile devam ediyor.  


1953 yılında Sümer Bez Fabrikası kuruluyor ve 1950’lilerde başlayan sanayi sitesi ile Türkiye’nin ilk büyük sanayi ve ticaret hamlelerine öncülük ettiği görülüyor.   


Günümüze baktığımızda ise Kayseri organize sanayi bölgeleri, üniversiteler, şehir hastanesi ve birçok firma ile ticaretin ve sanayinin kalbini oluşturuyor. 

Bu anlamda Kayseri ticaretin önemli şehirlerinden biridir. Bu durumda Kayserilileri tasarruflu ve hesaplı olmaya teşvik ettiği görülür. Zamanla  “cimri” olarak anılmaya başlayan Kayserililer üzerine birçok mizah ve espri konusu ortaya atılmış, çeşitli fıkralar türemiştir. 

Kayseri Valisi’nden özel ziyaret! Gençleri unutmadı Kayseri Valisi’nden özel ziyaret! Gençleri unutmadı


İşin özünde her şeyi paraya bağlayan ve hayatlarında pazarlığın önemli bir rolü olan Kayserililer her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünür. Öyle ki üzerine bilimsel makaleler dahi yazılmıştır. Sema Bayram’da Kayserililerin cimriliği üzerine yazılan fıkraları makalesinde ele almıştır. İşte öne çıkan bazı fıkralar: 

Kayseri’de borçla ilgili ortaya atılan bir fıkra şöyledir;
 “Aralarındaki anlaşmaya göre Kayserili borcunu Erciyes’in karının eridiği gün ödeyecektir. Ancak Yahudi, ağustos ayında bile gelir kar erimemiştir. İşin kötüye gittiğini anlar ve düşünmeye başlar. Yanına yaklaşan bir çocuk, Yahudi’nin derdini sorar. Yahudi sızlanarak yakınır. Çocuk, parasını kurtarabileceğini ancak bir ondalık istediğini söyler. Yahudi, çocuğa çıkarıp ondalığı verir ve çocuktan şu aklı alır: Alacağın olana diyeceksin ki, geçen yılın karı eridi de altına aktı bu görünen bu yılın karı.”


“Bir zoolog ile tanışan Kayserili, zooloğa hiç bilmediği hayvan olup olmadığını sorar. Zoolog bilmediği hiçbir hayvan olmadığını iddia eder. Bunun üzerine iddiaya tutuşurlar. Kayserili, Zooloğa: “Ben sana bir soru sorayım bilirsen on lira vereceğim, bilmezsen yüz liranı alırım; sen de bana bir soru soracaksın bilirsem yüz liranı, bilmezsem on liranı veririm.” Bu duruma sinirlenen zoolog, kabul ediyorum sor der. Kayserili, “üçayaklı hayhipvan nerede yaşar?” der. Zoolog düşünür taşınır bilemedim der. Kayserili, bilemediğine göre ver yüz liramı der. Zoolog yüz lirayı çıkarıp verir. Hemen ardından “Siz söyleyiniz üçayaklı hayvan nerde yaşar?” der. Kayserili düşünmeden paranın on lirasını zooloğa uzatarak, al şu on liranı ben de bilmiyorum der.”


“Oğlum siz Kayserililer eşeği boyayıp babanıza satarmışsınız, nasıl yaparsınız bu işi? Çocuk başını kaldırmadan, hem adamın ayakkabılarına fırça sallar hem de cevap verir: İşte der, eşeği biz böyle boyarız. Dikkat et de öğrenirsin.”

Fıkralar kıssadan hisse çıkarmayı amaçlar. Kayserili üzerine yazılan fıkralara dahi bakıldığında cimriliklerinin değil sadece ticaret yeteneklerinin gelişmiş olduğu görülüyor. Bu da Kayserililerin cimri değil ticarette tasarrufu ön plana aldıklarını açıklıyor. 
 

Kaynak: Rabia Bahçeci