Sohbete başlamadan önce biraz kendinizden bahseder misiniz?

1957 yılında Kayseri Talas’ta doğdum. Çocukluğum orada geçti. İlkokul ve ortaokul ikinci sınıfa kadar orada okudum. Ortaokul ikide okuldan kaçtım ve okumayı bıraktım. Babam vefat etmişti annem de çok ısrar etti okumam için. Ben okumayı istemedim. Aynı yıl eski sanayide çırak olarak işe başladım. Bir hırdavatçıda çalışmaya başladım. 1977 yılına kadar çıraklık yaptım. Çalıştığım yerde Ahmet Ada adında bir şair abim vardı. Onunla birlikte çalışıyordum ben. Onun çırağı gibiydim. Şair abi ona gelen birçok edebiyat dergisini bana tanıttı. O dergileri okuttu ve kitap okuma alışkanlığı kazandırdı. Kendisine gelen imzalı kitapları bana verirdi. Bu şekilde ben kitap okuma alışkanlığı kazandım. O zamanlar Gazetelerin kültür sanat sayfalarını takip ediyordum. Dergiler vs. okuyordum. Askerden geldikten sonra sanayide çalışmaya devam ediyordum. Bir akraba beni devlet dairesinde işe aldırmayı düşündü fakat ben ortaokul mezunu olmadığım için o devlet dairesinde işe başlayamadım. Dolayısıyla sanayiye mahkûm kaldım. Aynı yıl dışardan ortaokulu bitirme sınavlarına girdim ve 1 yılda verdim. Yıllardan beri eski sanayideyim. 10 yıl önce ehliyet almak için kursa gittim. O kurs bana okuma isteği sağladı. Ben lise için dışarıdan sınavlara girdim ve 2-3 yılda bitti lise. Üniversite sınavlarına da girdim daha sonra. 60 sözel sorusundan 55’ini cevapladım 53 doğrum vardı. Bunları ders çalışarak yapmamıştım. Zaten ders çalışma ile olacak şeyler değiller. Dergileri ve kitapları okumanın verdiği alışkanlık ile o soruları cevapladım.

‘’Bakkal Camından Renkli Cama’’ hikâyesini bize anlatır mısınız?

2004 yılında bir Pazar günü aldığım bir gazetede Ömer Hayyamın bir rubaisini okudum. Ömer Hayyamın rubaisi çok ilgimi çekti, merak ettim. Onu pazartesi günü kâğıda yazıp dükkânın camına astım. Altına bu dörtlüğün yazarı kimdir diye sordum. Not düştüm altına da bu soruyu bilene bir meşrubat diye. Aradan 2-3 saat geçtikten sonra cevap geldi. Cevabı ve soruyu bileni kâğıdın altına yazdım. Ertesi gün büyük bir bisküvi fabrikasının Kayseri dağıtıcısı gelmişti. Onlara söyledim böyle bir yarışma yaptığımı nasıl yardımcı olabilirsiniz dedim. Şeflerini aradılar bu konuyu söylediler. Şefleri de arabadaki küçük çikolataları oraya bırakın demiş. Bizim sorular birden üçe derken bakkalın camı sorular ile doldu. Çikolatalar bittikçe gelmeye başladı. Bizde soruları yazmaya devam ettik. Bu arada bir gazeteden, ajanstan derken birkaç yerde haberimizi yaptılar. Yarışma ulusal basına ‘’bakkal camında bilgi yarışması’’ diye yansıdı. Sorular genellikle ansiklopedilere bakılarak cevaplanıyordu. O zamanlarda biliyorsunuz gazeteler ansiklopedi dağıtırdı. Çoğu kişiden de bu tarz laflar geldi. Evdeki ansiklopedilerin tozları senin sayende alındı filan diye. Bir anımı da anlatmak istiyorum. Bir gün bir soru üzerine bir arkadaş ile tartışıyoruz. O bu söz Eflatun’a ait diyor. Ben Sokrates’e ait diyorum. Tartışırken sanayicilerden bir tanesinin ilgisini çekti herhâlde bizi izlemeye başladı. Bir bakkal da felsefe tartışılıyor sonuçta. Sonra o izleyen arkadaş geldi ve bu işe katılmak istediğini söyledi. Bende çikolata alayım filan dedi. Bende kitap al dedim. Birkaç kişi ile de konuştum. Onlar da destek olmayı kabul ettiler. 300-500 liramız oldu. Türk ve dünya klasiklerinden kitaplar aldık. Ondan sonra bu alınan kitapları hediye etmeye başladık. 2004 yılının Ramazan ayında Cumhuriyet Meydanında kitap dağıtmayı düşündük ve 1700 tane kitap aldık. Yeraltı çarşısının camlarına sorular yazdık ve bu işi devam ettirdik. 10 günde 1700 kitap bitti. Evdeki ansiklopedileri satır satır okudum bu soruları hazırlamak için. Televizyonlarda insanlara hiçbir şey vermeyen gelin kaynana programları vardır. O programlara bakarak nitelikli bir şey yapmak istedik. Bir sponsor bularak yerel bir kanalda böyle bir program yapmaya başladık. Bu dünyada ilktir. Televizyonun altına sorular yazılıyor ve telefon bağlantısı ile cevaplar alınıyor. Bilenlere kitap hediye ediliyor. O günden bu güne 30.000’den fazla kitap hediye ettik. 

Kitap hediye ederken nasıl bu kadar keyifli oluyorsunuz. Bir çocuğa şeker verip mutlu olur gibi kitap hediye ettiğiniz zaman mutlu oluyorsunuz. Bu nasıl oluyor?

İdealist bir şekilde ülkemi çok seviyorum, ülkemde kitap okunsun istiyorum, kitap okuma oranı düşük onun için mücadele ediyorum dersem bir yanı eksik kalır. Yaptığınız işte sizin de bir manevi çıkarınız olması lazım. Bu işte hiç maddiyat düşünmedim. Bu kadar kitap geçti elimden evime 1 tanesini bile koymamışımdır. İnsanın biraz da kendisine ve topluma karşı kendisini kanıtlaması gerekir. Bu konuda samimi olmak gerekir. İçimdeki kendimi kanıtlama dürtüsü ile bunları yaptım. Bu yüzden yaparken de mutluluk duyuyorum. Bu bağlamda dünyadan ot gibi gitmeyeceğim için mutluyum. Benden bahsedilen kitaplar, haberler var. Bunlar beni çok mutlu ediyor.

Asıl yapmak istediğiniz iş ile şu an yaptıklarınızı değerlendirirsek. Neler söylemek istersiniz?

Asıl yapmak istediğim işi ben çocukluğumda bilebilseydim o yöne doğru giderdim. Fakat çocuk cahilliği bilemiyor işte. Hayatta muvaffak olmak için çocuklukta okumak gerekiyor. Hem de gerçek anlamda iyi okumak gerekiyor. Lisede, üniversitede de böyle bu iş. Şimdi Üniversiteden mezun olan gençlere bakıyorsunuz iş bulamadıklarını söylüyor. Mezuniyet dediğiniz şey nitelikli olmalı.  Bu okuldan diploma alayım da bitireyim olmamalı. Bu nedenle ne yapmak gerekir çok çalışarak nitelikli mezun olmak. Bilgisayarı iyi kullanmak, yabancı bir dil bilmek gibi. Ben çocuklukta karar verecek düşüncede değildim. Şimdi olsa okulu terk etmezdim. Yüksekokulu bitirir kendi istediğim işi yapardım.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Çocuklarımın yaşayacağı bir Türkiye özlemim var. Abuk Sabuk ne kadar film varsa Türk televizyon ve sinemalarında yer alıyor. Sulu komedi dedikleri şey bizim ülkemizde çok fazla yayınlanıyor. Yurtdışında çeşitli ödüller alan filmler gereken değeri görmüyor. Ben Nuri Bilge Ceylan’ın Filmlerinin milyonlarca insan tarafından izlendiği bir Türkiye istiyorum. Televizyonlarda belgesellerin RTÜK zoru ile değil de insanların isteği ile izlendiği bir Türkiye istiyorum. Biliyorsunuz RTÜK bir kanala ceza yazdığında belgesel yayınlatıyor. Bir anımı da anlatayım. Kızım Üniversitede Araştırma görevlisi. Onunla birlikte ulusal kanalda bir matematik belgeseli izliyoruz. Belgeseli kanala ceza yazmışlar da yayınlatıyorlar. Ben o nitelikli programların bütün kanallarda güzel bir şekilde yayınlanıp aynı şekilde de izlenmesini istiyorum. Tek özlediğim Daha nitelikli, daha kültürlü insanların yaşadığı bir Türkiye.