Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin girişimleriyle kız çocuklarının yaşadığı ayrımcılık, eşitsizlik, eğitim hakkı, şiddet, çocuk yaşta evlilik gibi konularda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 11 Ekim 2012 yılında Dünya Kız Çocukları Günü’nü ilan etti.
2011 yılında taraf devletler tarafından İstanbul’da imzalanan ve sözleşmenin taraf devletlere yüklediği yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla 8 Mart 2012 tarihinde 6284 sayılı kanun TBMM’de kabul edilerek tüm dünyaya örnek oldu. Kadına yönelik şiddeti insan hakları ihlali ve ayrımcılık şekli olarak gören ve kadına yönelik çeşitli cinsiyete dayalı şiddet biçimlerini kapsayan İstanbul Sözleşmesi; kadın oldukları için kadınlara yönelik şiddeti veya onları orantısız bir şekilde etkileyen şiddeti ifade eder. İfade edilen bu şiddet kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin hem nedeni hem de sonucu olduğuna vurgu yapar. Bu bakımdan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddetle mücadelede önem arz etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011 tarihinde de parlamentosunda onaylayan ilk ülke olmasına rağmen tarafı olduğu söz konusu bu sözleşmeden çekilmiştir. Sözleşmeye dayalı olarak çıkarılan şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaç edinen 6284 sayılı kanun, halen yürürlüktedir. Bu kanun kadınların ve çocukların korunmasının en önemli teminatlarından birisidir.
8 Mart 2012’de Dünya Kadınlar Günü’nde TBMM tarafından kabul edilerek tüm dünyaya örnek olan ve sözleşmeye taraf devletlere çok önemli yükümlülükler getiren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un ardından Türkiye’nin de öncülük etmesiyle Birleşmiş Milletler 11 Ekim 2012’de Dünya Kız Çocukları Günü’nü ilan etmiştir.
Son zamanlarda kadınlara ve çocuklara yönelik vahim ve kabul edilemez saldırılar sonucu yaşamları elinden alınan; Sıla bebek, Narin Güran, İkbal Uzuner, Ayşenur Halil ve daha nice olayların toplumda yol açtığı düşünce; sözleşme ve kanun yapmanın pratikte çocukları koruyamadıktan sonra hukukun uygulanırlığı konusunda toplumda derin öfkeye ve üzüntüye yol açtığı görülmektedir.
Çiçeklerimiz solmasın
Bir çocuğun koruyucu meleği önce ailesi sonra ise devlettir. Öz annesinin sevgilisi tarafından cinsel istismara uğrayan Sıla bebek korunmadı. İlk adımlarını atıp hayatı yeni yeni tanımaya başlayan bir bebeğin hayatın kötü tarafıyla yüzleşmesine engel olunmadı. Bu ülkede gülüp eğlenmesi, oyunlar oynanması gereken bir bebeğin kılınan cenaze namazında helallik istendi. Narin Güran, ailesinin gözleri önünde vahşice katledildi. Önünde kocaman bir hayatı ve hayalleri olan kız çocuğunun bedeni küçücük bir çuvala sığdırıldı. Yaşıtları okula giderken Narin cennete gitti. İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil cinayete kurban gitti. İdealleri olan, ülkemizin parlak geleceği pırıl pırıl genç kızlarımızın ışıkları söndürüldü. Kız çocuklarımız dışarıda rahat rahat gezemezken elini kolunu sallaya sallaya gezen psikolojik sorunları olan şahıs tarafından hayattan koparıldı. Tohumunu ektiğimiz nadide çiçeklerimiz köklerinden koparılmasın. Bir ömür boyu can bulsun.