2011 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olan Karadağ’ın, 625 binlik nüfusu, 13 bin 812 kilometrekarelik yüz ölçümüne paralel olarak küçük fakat açık bir ekonomik modele sahip olduğunu belirten Özdemir, “Karadağ'ın 2018 yılındaki gayrisafi yurt içi hasılası da 5,4 milyar dolar civarındadır. Ülkemiz, Karadağ'ı 12 Haziran 2006 tarihinde tanımış yedinci ülke olup yine 3 Temmuz 2006 tarihinde ise ilk diplomatik ilişkilerimizin tesisi başlamıştır” dedi.
Türkiye’nin, Balkanların barış ve istikrarına önem verdiğini ve bu çerçevede bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlayan ülkelerden birisi olan Karadağ'ı dost bir ülke olarak gördüklerini ifade eden Özdemir, “Ülkemiz ile Karadağ arasındaki ilişkilerin diğer bir önemli unsuru da Karadağ nüfusunun yüzde 17'sini oluşturan Karadağlı Müslümanların varlığıdır. İki ülke arasında imzalan Serbest Ticaret Anlaşması, Ekonomik İş Birliği Anlaşması, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması gibi önemli düzenlemeler bu zamana kadar ilişkilerimizin ahdî temelini oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Üyesi İsmail Özdemir konuşmasının ilerleyen bölümlerinde dış politika anlamında Türkiye’nin son dönemlerde hem bölgesel hem de küresel olarak yoğun bir diplomasi faaliyetleri içerisinde bulunduğunu ifade ederek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu kapsamda Türk Devletleri Teşkilatı’nın son gerçekleştirdiği zirve ve bu zirvede ilan edilen Türk Devletleri Teşkilatı 2040 Vizyonu'nun hemen arkasından Afrika ülkeleriyle birlikte yine ülkemizde 3'üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'nin gerçekleştirilmiş olması büyük öneme sahiptir. Bu perspektifle bakıldığında ülkemiz aynı anda ve aynı zaman diliminde gerek Asya bölgesiyle gerekse Afrika bölgesiyle ilişkilerini geliştirmekte ve hatta mevcut sistemin yanı sıra kendi bakış açımızla dünyayı kendi yorum ve değerlendirmemizle, okumalarımızla birlikte yeni bölgesel ortaklıklara da imza atmış olduğumuz karşımızda bulunuyor.”
Balkanlar coğrafyasında yoğun bazı gündemlerin yaşandığı gerçeğine dikkat çeken Özdemir, “NATO'nun Karadeniz'de artan faaliyetlerine paralel olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya düzlemi üzerinden Karadeniz'e kendince yeni bir saha ve alan açması, erişim güzergâhı oluşturmasına paralel olarak Yunanistan'ın da bilhassa son birkaç yıldır bölgede -hem Ege Denizi'nde hem Balkanlar coğrafyasında- tansiyonu arttıran gelişmelere kapı araladığını hatta bizzat bu anlamda kendisinin faaliyet yürüttüğünü söylememiz mümkündü” İfadelerini kullandı.
Özdemir Türkiye'nin, 1995 yılında TBMM tarafından alınan karar gereğince Ege Denizi’ndeki karasuları alanının Yunanistan tarafından 12 mile çıkarılmasını savaş sebebi olarak kabul edeceğini hatırlatarak, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Bulgaristan’a gerçekleştirdiği ziyaretinde bu kararın geri çekilmesi çağrısında bulunmasının, hadsiz bir açıklama olduğunu belirtti. Özdemir, “Yunanistan bilhassa son dönemlerde İyon Denizi'nde benzer bir karar aldı. Bununla birlikte bu faaliyetlerini Lozan Anlaşması'na ve uluslararası hukuka aykırı olarak silahsızlandırılması gereken Ege Denizi'ndeki adalar ve diğer sorumluluklarını bir kenara bırakarak şimdi, yeniden karasularını 12 mile çıkarmasıyla alakalı bir gündemi işletmesi ne ikili ilişkilere katkı sağlayacak ne Adalar Denizi'ndeki barışa katkı sağlayacak ne de bu anlamda var olan meselelerin aşılması konusunda pozitif bir gündemi doğuracaktır. Dolayısıyla, Yunanistan'ın aklında şayet böylesi bir gündem varsa bundan bir an evvel vazgeçmelidir. Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığı sınırının 12 mile çıkarılması konusunun dün olduğu gibi, bugün de Türkiye açısından bir millî güvenlik meselesi olduğu gerçeğini tarafların unutmaması lazımdır” ifadelerini kullandı.İHA