Bazen, ülkemizin başka şehirlerinde yaşanan, izinsiz gösterilere, öğrenci olaylarına ve benzeri halkın huzurunu kaçıracak faaliyetlere baktığımda, keşke Türkiye bu tür şeyleri yaşamasa ve bu bakımdan Kayseri gibi olsa diyorum. Siyasette bile yüksek gerilim çok fazla yaşanmaz çünkü. Birbiriyle kıyasıya mücadele eden partiler bile Kayseri’de belli bir nezaket içerisinde fiili çatışmalardan uzak durur.


Bu günlerde biraz hareketlenme oldu. Kayseri, CHP’nin AKP karşısında yürüttüğü muhalefet açısından önemli bir koz gibi değerlendiriliyor. Büyükşehir Belediyesi’nde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklar nedeniyle, CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmalarda kullandığı üsluba başkan Özhaseki tazminat davasıyla karşılık vermişti. Tazminat davasını kazandığı takdirde gelecek parayla sucuk dağıtacağını duyurmuştu. Bu tazminat davalarından biri sonuçlandı. Özhaseki de sözünü tutup, aşevleri vasıtasıyla üçbuçuk ton sucuğu vatandaşa dağıttı.


Sucuk üzerinden de siyaset yapılabileceğini bu sayede görmüş olduk. Tabi bu sucuk dağıtma işi CHP’nin, Kılıçdaroğlu’nun ve Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun hoşuna gitmiş olamaz. Çünkü, amaçlarına ulaşamadılar. Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde iddia edildiği gibi yolsuzluk oldu mu olmadı mı hala belli değilken, tazminatı gerekli kılan üslupla hakaret etmiş olmalarının bedelini peşin peşin ödemiş oldular. Şimdi, Kılıçdaroğlu cebinden çıkan paraya mı yansın, Özhaseki’ye yönelik ithamlarıyla, toplum vicdanında tam da yapmak istediğinin aksine Özhaseki’yi haklı pozisyona getirdiğine mi yansın. Buna kendi karar verecek.


Sucuklu siyaset, sucuklu yumurta gibi birşey oldu. Hani protestocular yumurta fırlatıyorlar ya. CHP yönetimi de kimsenin üzerlerine yumurta fırlatmasına gerek bırakmadan sucuklu siyaseti ellerine yüzlerine bulaştırdılar.


Halbuki böyle olmamalıydı. İlk adımda yolsuzluk iddialarının mahkemeye taşınması doğru bir adımdı. Gerçekten bir yolsuzluk olup olmadığının mahkeme kanalıyla ortaya çıkarılması gerekiyordu. Eğer iddia edilen yolsuzluklar yapılmışsa, bu siyasi malzeme olarak kullanıldığında kimsenin söyleyecek sözü kalmazdı.
Fakat CHP yönetimi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde yapıldığı iddia edilen yolsuzluğu seçim kampanyasında malzeme olarak kullanmayı tercih etti. Deyim yerindeyse mal bulmuş mağribi gibi bu iddiayı, bırakın Özhaseki’yi bertaraf etmeyi, AKP ve Başbakan Erdoğan’a saldırmak için bir fırsat olarak değerlendirmek istediler. Seçim dönemi boyunca elinde sallayarak gesterdiği dosya Kılıçdaroğlu için gerçekten amacına uygun bir fırsat olabilirdi. Lakin Kılıçdaroğlu, içeriğinin doğruluğu belli olmayan bu kozu yalnızca CHP seçmeninin AKP’ye duyduğu hisleri kamçılamak için kullanmayı tercih etti. Bunu yaparken kullandığı üslup da sözünü ettiğimiz tazminat davalarıyla karşılaşmasının yolunu açmış oldu. Böyle mi olmalıydı. Bana sorarsanız olup biten tamamen bir strateji hatasıdır.
Tıpkı yirmisekiz şubat sürecinde Refah Partisi üzerine, özel üretilmiş kampanyalarla saldıran zihniyetin sonuçta AKP’yi doğurup iktidara getirmesi gibi bir durum söz konusu. Bitirmek istediğiniz insanlara karşı doğru bir hamle yapmak yerine, çirkince saldırırsanız, seçmen buna her zaman sizin hoşunuza gitmeyecek tepkiyle cevap verecektir. Adalet Partisi’nden başlayarak iktidara gelen tüm sağ partiler bu tür etki tepkilerin sonucudur. Bu anlaşılmadığı sürece siyasi tarihimiz de tekerrür edecek demektir.


Biz mazlumdan yana milletiz. Televizyonda kovboy filmi izlerken, her ne kadar o filmi çevirenler kovboylarla özdeşleşmemizi planlasalar da Kızılderilileri tutarız. Beyaz boksörle, siyah boksör karşı karşıyaysa, siyahi boksörü tutarız. Beyaz boksörün ağzı burnu dağılırken ona acımayız. Bilakis içimiz soğur. Yüreğimize su serpilir.
CHP’nin kemikleşmiş, oyunun rengi belli kendi seçmen kitlesiyle işgal edebileceği yer uzun zamandır belli. Ana muhalefet partisi olmak. Eğer bir gün iktidara gelmek istiyorsa bu vatandaşın nazarında kovboy rolüne soyunmayı, beyaz boksör pozisyonuna düşmeyi bir an evvel bırakması gerekiyor.


Tüm bunları boşuna yazdığımın farkındayım. Çünkü bir savunma mekanizması kim olduğuma bakılmaksızın yandaş yaftasını yapıştırmaya hazır bekliyor. Ama keşke diyorum. Kılıçdaroğlu, tazminat gerektirecek sözler söylemeseydi de, üç buçuk ton sucuğu Kayseri’de kendi elleriyle dağıtsaydı. Belki bir paket makarnaya, bir paket bulgura oyunu AKP’ye satan fukara vatandaşımızdan seçimlerde oy alırdı da kendini daha iyi hissederdi.


Hamiş: Kulkuloğlu önceki gün açıklama yaparak, durumu toparlamaya çalıştı. Toparlama dediysem. Bu açıklamalar halkı şimdilik tereddütte bırakmayı amaçlıyordu daha çok. Her iki taraftan gelen açıklamalar bizi Nasrettin Hoca durumuna düşürüyor. Birini dinliyorsunuz, adam haklı diyorsunuz. Ötekini dinliyorsunuz, adam haklı diyorsunuz. Ben de haklı olarak diyorum ki, ne olursa olsun, sucuğu yiyenlere afiyet olsun...