Uzun Yol ve müptelaları

Durmazlar, duramazlar kaldıkları, yaşadıkları yerlerde  bir kaç haftadan fazla. Hep gitmelerde olur aklı. Bir türlü memnun olmazlar yaşadığı yerlerden, birlikte aynı havayı soluduğu insanlardan, yaşam koşullarından, imkanlardan, her şey çok konforlu olsa da. Özetle zamanla durulur değil,  meyil işi değil, yol basbaya müptelalık halidir. Hele ki uzun  yol müptelalığı vardır ki o hiçbir şeye benzemez.  O bazen daralan, tozlu, taşlı, bazense koskocaman üç dört şeritli, ucuz bucaksız simsiyah çarşaflardır kurtuluşların habercisi...  Sevdalarını levhalarla, trafik lambaları ile kendileri gibi yollara aşıklarla yaşarlar,bu işin boyutları da var mesela  gecenin koynunda olmak isteyenler ya da gündüzün aydınlığında yol kenarlarında ki sarı ekin tarlarını, ve yahut denizlerin onlarca tona bulanmış renklerini görmek isteyenler... Bu tutkuya kapılmış olanlar gün batımını, gün doğumunu görmek için uykusuzluğu dost edinir, gözleri kan çanağına dönmüş olsa dahi aldırış etmezler. Tanıklık etmek kolay mı? Onlarcası rahat yatağında gerilerek  yatarken, onlar bir koltuk parçasında bünyesinin uyuşukluğunu hissetmeyi tercih ederler.   Bir yığın anı biriktirebilmek adına. Masa başında iş yaparken ansızın bu yol bağımlılığı nüksedince derin bir iç çekiş olur, bir an iyi gelecek diye ciğerin her hücresine oksijeni yerleştirmek;  "Gökyüzü gerçekten,  ciğere dolar mı? doluyor" Ya da İşe, "sabah erken uyandım" diye ağlamamak için kendini zor tutanlar ki, onlara saatlerce uykusuz kalmak ağır gelmez uzun yol da. Uzun yollar, daha çoklarına ulaşabilmek adına, insana, kültüre, dile, ırka,dine, bütün yaşayışların ötesine gidebilmek için... Kendinden bir tık ötesine ulaşmak ya da, Yaşamın dehlizlerinde kaybolmak adına...

Abone Ol