Mutluluklarımızın doyumsuz hazzının sonundaki lezzeti tattıran.
Umut işte…
Her geçen saati, güne, haftaya, aya ve yıla tamamlatan
Umut işte…
Geçer mi bu yıl da biter mi dediğimiz ve yahut geçmesin, bitmesin diye çabaladığımız.
Oysa gene aylardan Aralık ve her şeyiyle geride bırakacağımız ömürden bir yıl daha. Bir önceki yazımda dediğim gibi;
Ömrüm yavaşla…
Galiba biraz bencilce düşünür oldum, yoksa; ben ve yaş gruplarım yılların ne de çabuk geçtiğini çok mu sık tekrarlıyoruzdur acaba.
Benim için ömrümden giden bir yıl daha…
Kısa bir adım daha yaklaşma olasılığı…
Ne karamsar bir tablo!
Oysa yeni doğmuş bir bebeğin yürümeye başladığı adımdır geçen bir yıl.
Çocukların ise kalabalık aile ortamında eğlencenin dibi olan tombala keyfinin geldiği vakittir geçen yılın bitişi.
Geçim sıkıntısı çeken bir babanın öneminin olmadığı andır biten sene.
17 yaşındaki bir gencin özgürlüğünü yakalama anıdır 18’ e ramak kalan saatler.
Boşuna dememişler; “her yiğidin gönlünde bir aslan yatar” Rabbim sağlıkla sıhhatle yaşamayı nasip ettikten sonra, elbet emanet geldiğimiz bu dünyaya, yılları yaşayarak gideceğiz gerçek tarafa.
Önümüzdekileri değil de, geride kalan bizlere seslerini duyuramayan gerçek ihtiyaç sahibi insanları görüp, birde; barındırabildiysek gönlümüzdeki son vicdan kırıntılarını işte orada durup hamd olsun demenin verdiği şükürdür giden yıl.
Konumuz yılbaşı olunca biraz da şahsi fikirlerimi açıkça yazmaktan alıkoyamayacağım kalemimi!
Geçenlerde internette okumuştum;
Yılbaşında giyilecek kıyafetler…
Yılbaşında neler yenmeli…
Yılbaşında ne içilmeli…
Yılbaşında hangi mekanlara gidilmeli… vb.
Yalan yok ben başlıklarını okudum içsesimin vahvahlarıyla.
Eğlenmek en tabii hakkımızdı lakin bunu gösteriş zihniyeti fazlaca gelişmiş kişilerin yaptığını şöyle bir hayal ettim ve yükselen bir sesti odada yankı yapan.
Yok artık…
Hala uykuda geçirdiğimiz eski yıla elveda derken, tek arzum yeni yıla uyanarak girmemiz…
Sevgi ve saygılarımla.