Öztanrıöver, yaptığı açıklamada, cinsel istismarın en çok kız çocuklarına yapıldığını her yaş, kültür ve sosyoekonomik seviyede görüldüğünü söyledi. Yapılan bir araştırmada, kadınların yüzde 95’inin hayatlarında en az bir kez cinsel istismara uğradığını gösterdiğini belirten Öztanrıöver, cinsel istismarın ancak yüzde 15’inin bildirildiğini kaydetti.
Cinsel istismarların, yabancı kötü görünümlü kişiler tarafından değil, tanıdık, güvenilen kişiler tarafından yapıldığını ifade eden Öztanrıöver, "Durum böyle olunca şaşkınlık, korku ve utanç ile sessiz kalınmaktadır. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi ataerkil aile yapımız, ikincisi ise hata yapmanın korkunç bir şey olarak görülmesi ve çocuklukta hata yapma hakkının bize verilmeyişidir. Bizim gibi ataerkil toplumlarda adet olduğu üzere büyüklere tek taraflı saygı esastır. Çocuktan mutlak itaat beklenir. Sevgi, genellikle şımarıp yoldan çıkacağı korkusuyla gösterilmez. Hiyerarşik, üstünlük üzerine bir güç dengesi ile verilen mesaj: Büyüklere saygı duy ve itaat et" dedi.
"Çocuğun hayır demesi, karşı çıkması, farklı bir fikir öne sürmesi sözde onun iyiliği için şiddetle bastırılır" diyen Öztanrıöver, şöyle konuştu:
"Böylece çocuğun en temel ihtiyacı olan onaylama-kabul edilme karşılanamaz. Hata yapmamak, esastır. Hata yaptığında kızılan, cezalandırılan yani reddedilen çocuk, hata yapmaktan korkar hale gelir ve tabii ki hatalarını gizler.
Ailede kazandığı bu yetiler çocuğu, otorite konumundaki kişilere karşı savunmasız bırakır. Öğretmen-öğrenci ilişkisi de anne-baba ilişkisi gibi öğretmen lehine bir güç ilişkisidir. Otorite konumundaki bir öğretmen veya ailenin tanıdığı bir yetişkin, çocuğa bir de ilgi gösteriyorsa, çocuk ondan aldığı kabulün çekimine kolayca kapılabilir. Tecrübesizliği nedeniyle güvendiği kişinin gerçek niyetini ayırt edemez. Ayrıt etse bile bazen koşulsuz kabule öylesine susamıştır ki pervane böcekleri gibi gözleri körleşerek bu çekime kapılabilir. Ta ki istismar ortaya çıkana dek. Ancak ne olduğunu o zaman anlayabilir."
Öztanrıöver, beynin ahlaki yargı, muhakeme etme, planlama gibi soyut işlevleri yapan bölümü 20 yaşın sonunda geliştiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla 20 yaşın altındaki bireylerin etkilenmesi, kandırılması ve duygusal kararlar vermesi onları istismara açık hale getirir. Önlemek için ne yapabiliriz. Önce çocuğun ihtiyacını doğru anlamak gerekir. Çocuğun ilk ihtiyacının sevgi olduğu sanılır, aslında saygıdır ilk ihtiyacı. Saygı, çocuğu hatalarıyla, fikirleriyle, davranışlarıyla olduğu gibi kabul etmedir. Saygı olduğunda hata yapma izniniz vardır. Zira hata yapmadan öğrenemezsiniz. Bu izin, başınıza gelen olumsuzluklardan dolayı kendinize zarar vermek yerine yardım istemenize yol açar. Bazı ailelerde bu denge, yanlış olarak çocuk lehine dönmüştür. Anne-baba çocuğa sınırsız tolerans gösterirken, çocuk anne-babaya saygı göstermez. Kontrolsüz, mutsuz, başarısızlıkları için daima başkalarını suçlayan olgunlaşmamış insanlar yetişir bu ailelerde. Çocuğun özdeğerini geliştiren ve cinsel istismara karşı koruyan tutum; ailede karşılıklı saygının olduğu tutumdur. Böyle ailelerde gerek anne-babanın gerekse çocuğun ihtiyaçları gözetilir, sınırlar buna göre belirlenir ve kurallar koyulur. Fikirleriyle-hatalarıyla kabul gören, bir çocuk dışarıda bir kabul arayışına ya da çekimine kapılmayacaktır." (İHA)