Bu gece efkârlıyım, doğaçlama olsun istiyorum, plansız satırlar… Takılmayım noktaya, virgüle ne de ünleme. İçten taa ciğerimden gelsin istiyorum kalemimin ucuna dökülen satırlar.

Anlatması mı? Zor, çok zor, çok…

ANAM desem, Anacığım desem…

Derken bile içimden kopan, yüreğime bir ateş saplayan o his neydi?

Varlığıyla nasıl da güçleniyor bedenim, duygularım, gözlerimin ışığı ya kalbim nasıl da huzurlu ve sakin atıyor, nasılda adımlarım kendinden emin, yürüyüşüm ne de güvenli…

Ya yok olduğunda, senin olmadığını düşleyince, beni koruyan kalkanın alınınca benden, gözümün ferinden ne duygularda olduğumu görememen, beni üzen ya da sevindiren dünyadan sana doğru koptuğumda, dizlerine koyduğum başımın okşanışı bittiğinde, üşüdüğüm gecelerimde, omuzlarımın çöktüğünü, soğuktan üzerimi örtmeyişini hissetmek…

ANAM…

Hayatımın merkezi, benim mimarım, sevgimin en yalın saf hali…

Bedenime sarılışındaki verdiği yaşama sevincim…

Gücüm… Yüzümdeki tebessümün tek sahibi.

Hatalarımın onarıcısı…

Asiliğimin tek haklı göreni…

ANAM…

Dünyanın en güzel kadını, en güzel kokusu, sabır abidesi, mükemmelin en kusursuz hali, adaletin en yüce affedicisi. “Ama” ile başlayan cümlelerimin “haklısın” la bitişindeki olgunluğun timsali, en olmaz işlerimi ettiği dualarla olura dönüştüren melekkk…

Ben seninleyim ya da sensizim, sen hep benimlesin değil mi? Bırakma beni olur mu? Ben senin gözünde büyümeyen bebeğin, sen benim gönlümde yanan kor bir ateş.

Zormuş be Azizim çok zor bir duyguymuş kaleme dökmekte zorlandığım “Anam” kelimesi.

Kapadım gözlerimi; başım anamın göğsünde. Bir eli sırtımdan sıkıca beni tutuyor, bırakıpta gitme dercesine. Bir eli saçlarımı devamlı okşuyor parmaklarıyla tarıyor.

Dudaklarıyla defalarca saçlarımdan öpüyor.

Burnu beni kokluyor derin derin.

Gözlerinden çıkan zemzem tadındaki gözyaşlarını görüyorum gözlerinden aşağı düşerken. Konuşamıyoruz ama…

Kalbim kalbinde, ne hissediyorsa beynimde, ne hissediyorsam kalbinde.

Anam beni bırakma olur mu? Bırakma sakın…

Saygı ve sevgilerimle…