Sanık koltuğunda oturan ise genç bir kadın…

Suç: Dolandırıcılık...

Adam çiftçilik yapıyor, oğlunu evlendirecek, bir çalgıcı ile tanışıyor, anlaşıyorlar, köyden şehre geliyor, iddiasına göre yanında da 8 bin TL para var. Gece yarısı bir evde buluşuyorlar, çalgıcı yanında bir de kadın getiriyor. Düğünlerde oynarmış. Bin 500 TL’ye düğünde çalgıcılık için anlaşıyorlar.

Daha sonra eğlenmeye başlıyorlar, alkol alıyorlar.

Mağdur adamın iddiasına göre o kadından su istiyor, kadın suyu getiriyor, o arada da adamın alkolünün içine ilaç atıyor. Adam oraya kıvrılıyor, kalktığında cebindeki para da kadın da, çalgıcı da kayıp…

İşte sanık koltuğunda oturan kadın, o kadın. Çalgıcı adam geçenlerde intihar etmiş o yüzden onun hakkındaki dava düştü.

Sanık kadın duruşmada ifadesinde “Ben birasına ilaç atıp onu uyutmadım, parasını almadım. İntihar eden çalgıcı beni yanında gezmek için getirmişti. Gece olunca da gittik” dedi.

Mağdur adam ise içkisine ilaç atılarak bayıldığını, 8 bin TL parasının alındığını söylüyor.

Ve mahkeme başkanı mağdur adama neden yanında 8 bin TL taşıdığını soruyor. Adam, “Hakimim 8 bin TL çok büyük bir para değil ki, alış veriş yapmaya geldim” diyor. Hakim, ‘cebinde ne kadar var şimdi?’ diye soruyor ve adam 400-500 TL olduğunu söyleyince başkan ‘demek ki 8 bin TL büyük paraymış’ dedi.

Mahkeme başkanı ayrıca mağdur adama uyuşturucudan soruşturması olup olmadığını sordu. Adam ‘hayır’ cevabı verince mahkeme heyet üyesinden hakimimiz yapılan soruşturmada adamın ‘uyuşturucu kullanmak’tan soruşturma geçirdiğini söyledi.

Adamın söylediği her şey kuşkuda ve muallakta kaldı.

36 yaşındaki kadın delil yetersizliğinden beraat etti.

Alkol, dolandırıcılık, hırsızlık ve uyuşturucu…

Hepsi bir olayın içerisinde…

  1. T. Cicero ne demiş: “Yüz kızartıcı şeyler, halkın genelince tasvip edildiğinde, artık yüz kızartıcı olmazlar.”

İşte toplum ahlakımızın geldiği son noktadayız.