Atalarımız der ki çocuk düştüğü yerden kalkar. Bugünkü yaşantımıza baktığımızda millet olarak ve devlet olarak düştüğümüz sabittir. Aksini iddia edenler lütfen bu yazıyı okumasınlar.
Kimilerine göre ayağa kalkmışız kimilerine göre yürüyoruz kimilerine göre ise koşuyoruz. Romantizmin sonu yok. İnsanlar realist düşünceden uzaklaştıktan sonra girilen bataklığın başı sonu belli olmaz.
Lakin hepsinin ötesinde bir realite var Bir ülkenin bir milletin bulunduğu yeri konumunu dünya standartlarına bakarak anlamak mümkündür. Zira insanoğlu zihinsel olarak en iyi değerlendirmeyi mukayeseli olarak yapabilmektedir.
Dünyada gerek teknoloji gerek Adalet gerek eğitim bakımından üst sıralarda olmadığımız kesindir ve yolsuzluk ahlak dışı yaşamda sonlarda olduğumuz muhakkaktır.
Bugünkü toplum birbirine güvenmez bir hale gelmiştir. Bunun birçok sebebi vardır en büyük sebeplerinden birisi bu ülkenin hukuk sistemindeki kronikleşmiş yoğun dejenerasyonudur.
Hukuk sistemi dejenere olmuş bir toplumdan erdemli insanlar beklemek imkansızdır. Çünkü böyle bir ülkede erdemli olmak bir övünç kaynağı olmaktan çıkar.
Sahtekarlık hırsızlık yolsuzlukla zengin olmuş insanlar itibar kazanırlar ve toplumun büyük bir kesimi bu tarz insanlardan istifade etmek için bu insanlara yalakalık yapmaya başlar .
Toplumun büyük bir kesimi bu insanlara yakın olmaya gayret ederler. Bu şekilde toplumsal çürümenin boyutu had safhaya ulaşır
Toplumun düzeltmenin ilk yolu mükemmel bir hukuk sistemi oluşturmak ve hukuk sistemini katıksız bir şekilde uygulamaktır.
Çünkü hukuk sisteminin toplumsal ahlakı düzeltme gibi bir misyonu da vardır.
Bu şekildeki bir toplumda İnsanlar dürüst olmanın nimetini yaşayarak görecekler sahtekar olmanın acısını ise bedel ödeyerekçekecekler. Böyle olmadığı müddetçe Çocuklarımız kimi örnek alacaktır.
Çocuklarımızın bugün iyi insanları örnek aldığını söyleyebilir miyiz.
Toplum artık çürüme noktasına ulaşmıştır.
Böyle bir toplumda dürüst insanlar kabuğuna çekilir sahtekar insanlarin ortalıkta yoğun bir şekilde gözükmesine neden olur toplum görünür bir bozulmanın ve ağır bir jenerasyonun esiri olur.
Bir toplumu düzeltmenin
İkinci yolu eğitim sistemimidir.
Bugün eğitim maalesef kangren haline gelmiş Yaz boz tahtasından başka bir şey değildir.
Eğitimle asla meslek sahibi olamayacak milyonlarca insanı okullarda heba ediyoruz. Bu insanlara içi boş diploma vermenin kime ne faydası olacak ki. Diplomalı cahiller yerine diplomasız meslek sahipleri yetiştirmek daha akla yakın gelmiyor mu.
Zira bunların birçoğunu meslek ve sanat Zira eğitimine aktarabildiğimiz takdirde ülke daha çok kazanç sağlayacaktır.
Hem bunların hayata adapte olmasına engel oluyoruz hem de milli eğitim çatısı altında bu insanlara fazladan emek ve zaman israfı yapıyoruz. Bu şekilde bir nesli heder ediyoruz
Peki bu radikal dönüşümü nasıl sağlayacağız?
Ne toplum tabanında böyle bir irade var ne de yönetici katmanında böyle bir irade var.
Burada asıl sorumluluk aydınlarımıza düşüyor . Aydınlarımız kendilerine gelmeli bir ekip ruhuyla çalışmaya başlamalı önce kendi üzerindeki ataleti metal yorgunluğu ve uyuşukluğu atarak büyük bir şahlanışa geçmeli ve kendilerine en yakın insanları kadrolarına katarak ülkenin gelişimi için yeni bir seferberlik aşkıyla la işe koyulmalıdır.
Aydınlarımiz kendilerinin üzerindeki ataleti atarak yeni bir ruhla bir seferberliğe başlamaları ülkenin geleceği için hayati önem arz etmektedir. Kendi menfaatlerinden sıyrılmayan aydınlarla ülke gelişimini asla tamamlayamaz.
Aydınlardan başlayarak toplumun bütün kılcal damarlarına kadar her ferdin ülke için çalışmaya başlaması savaşta cepheye gitmekten farklı değildir.
Unutmayalım ki esaret telafi edilemeyen bir girdaptır.