Biz gazetecilerin de aslında çok çalışmak isteyeceği bir yer değildir bu branş. Hem bilgi almak, hem de yazdığın haberi iyi işlemenin en çok uğraştırdığı yerdir Adliye. Kafa yordurur, hatasız, yanlışsız, eksiksiz yazmak gerekir haberi.
Her şeyden önce duruşmaları izlerken duygularınızı, utancınızı bir nevi öldürmeniz gerekir. Hakimlerimizin, savcılarımızın 'Yargıda utanma olmaz, gerçeklerin ortaya çıkması için her şey açık açık konuşulur' dediği gibi.
Bu meslekteki 10. yılıma yaklaşırken, yaklaşık 3 yıldır adliye muhabirliği de yapıyorum. Öyle davalar ile karşılaştım, öyle olaylara, hikayelere şahit oldum ki normal bir insanın psikolojisini kaldırması imkansızdır. Normal bir insan diyorum, biz gazeteciler için geçerli olmuyor, çünkü şahsım adına söyleyim, duygularımı öldürüp, adeta bir robot gibi duruşmaları izlediğim için şuana kadar psikolojimde bir sıkıntı olmadı. Duruşmalarda insanın canını acıtan bazı hikayeler bizim için muhteşem bir haber olarak göze çarpıyor.
Bazen ise öyle bir dava ile karşı karşıya kalırsınız ki, gizlediğiniz, öldürdüğünüz o duygularınız, ve vicdanınız bir anda sizin tam karşınızda durur. Canınız acır, içiniz parçalanır, yüreğiniz cız eder.
Haber olarak da yazdık bu olayı ancak kısaca ben de anlatayım: Sanık sandalyesinde 39 yaşında bir adam... Şikayetçi mağdur tarafında ise yaşlı bir amca ile bir teyze. Her zamanki klasik bir hikaye gibi gazeteciler oturup, izledik, not aldık. Sanık sandalyesinde oturan oğul, mağdur olanlar ise öz anne ve babasıymış. 20 yıldır annesini döven, babasını tehdit ederek sürekli para isteyen oğul, artık anne ve babayı bezdirmiş ve şikayet edilmiş. Oğul belli ki psikolojik rahatsızlığı var, sürekli annesinin sözlerine cevap veriyor. Anne duruşmada 'Çok yoruldum, bezdim Mustafam' diye feryat ediyor. Baba ise 'Artık ne yapacaksa yapsın mahkeme' diyor. Ve mahkeme heyeti, oğlun tutuklanmasına ve akıl sağlığı raporu alınmasına karar veriyor. Annenin bu karar sonrası eli ayağı çözülüyor, sevinse mi üzülse mi bilemiyor. Kelepçe takılan oğlunun peşinden feryat ederek koşuyor anne, 'Son bir kez öpeyim oğlum' diyor. Ve polis noktasında son kez oğluna sarılıp, öperek cezaevine gönderiyor.
İçimi sızlatan nadir bir haberlerden sadece bir tanesiydi.
Yüreğimiz cız ediyor, paramparça olan kalbimiz ile adliyeden ayrılıyoruz...