Daha ötesi ben kendim olmak istiyorum!

Kendi hayatımızı yaşamak için geliriz dünyaya da, bizden başka herkese söz hakkı doğururuz zamanla.

Herkes dinlenmek istiyor…

Yorgun bedenleri, yorgun düşleri, yorgun düşünceleriyle bir ağaç gölgesi gibi huzur veren insanlar da.

Biz bu hayatı başkaları için mi yaşıyoruz? İyi bir evlat, iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir baba, iyi bir arkadaş, iyi bir insan…

İyiler için kayboluyor muyuz ne…

Kendimizi bulamıyoruz, hatta kendimiz olmaktan çıkıp herkesleşiyoruz. Koca bir hiç oluyor ömür dediğimiz.

Sahte sohbetlerin, sahte gülüşlerin arkasına sığınıp saklanıyoruz. Gözlerimiz bizi ele verse de, olsun ben iyiyimleri tüketiyoruz. Koca bir yalan!

Gün geceye devrettiği zaman, zamanı başlıyoruz sorgulamaya, hesaplaşmalarımıza, sustuklarımıza, yutkunduklarımıza ve en çok da ertelediklerimize. İşte tam da burada geç kalınmışlığın sancıları giriyor devreye. Zorlu bir iç hesaplaşma…

Kimse yok sen veee gene sen.

“Şiirin şifresi yazarında gizlidir!”

Peki ya senin şifren kimde gizli?

İnsanlar sizi sevse ne olacak, nefret etse ne olacak?

Kimseyi kaybetmemek ya da kazanmak için sırt sıvazlasan ne olacak. Senin yüzünden mutsuz olmasınlar diye, hiçbir şeyin sebebi ben olmayayım diye mutluluk oyunları oynasan ne olacak. Doğrunun; kimseden bir şey beklememek olduğunu ispatlasan ne olacak.

İnsanlık niye hep sen de kalacak ki?

Kimsenin seni anlamayacağını bildiğin halde, karşılığını alıp ya da alamayacağın görev addettikleri şeyler niye sende patlasın ki? Oysa yıllar sonra neler olacak biliyor musun? Beyninin yorgunluğu, beden yorgunluğuna dönüşecek ve bir gün düşeceksin, kalkmak için bir el arayacaksın, fedakarlıkların seninle karşı karşıya gelecek, gün hesaplaşma günü olacak.

Yeterrr…!

Toplayıp bavulunu üç beş parça atarak içine seni boğan kalabalıktan uzaklaş. Deniz kokan bir sabaha uyanmak zor değil. Semaverinde çayın, gramofonda eski şarkıların… Derin bir nefes al engel koymadan gökyüzünle arana. Bir bulut parçasına takılsın gözün ve onu benzet hayalindeki en sevdiğine. İçinden geçen ne varsa yaz bir kağıda. Taşlarla içini doldurduğun pet şişenin içine hapset kapağını kapat ve fırlat iskeleden en uzak yere, şişenin dibe dalışını izle izle izle …

Fedakarlıklarımızın bir değeri yok azizim.

Artık kendin için yaşamaya başlama zamanı. Bırakıyoruz ahları, vahları, keşkeleri, yaş kaç olduları… hadi geri sayıma başlıyoruz kendimiz için 3…2…1

“Denizi sorguya çektim. Dedim görüyor musunuz yaşadığımı? Yetinemedim. Tuttum yakaladım kendimi getirdim gözlerinize serdim. Durdum size soruyorum. Yaşadığımı görüyor musunuz? Yaşadığımı görüyor musunuz?...” ÖZDEMİR ASAF

Saygı ve sevgilerimle…