Biliyoruz yerel gazetelerin ne zorluklarla çıktığını.. En önemli sorunun maddiyat olduğunu, o nedenle eleman sıkıntısı yaşandığını, her şeyin farkındayım. Bu meslekte 9'uncu yılıma gireceğim ve hala daha çok şey öğreneceğimin, hiçbir şey bilmediğimin de farkındayım. Gazetemize gelen stajyer, iletişim okuyan öğrenciler dahi onları dinleyerek, bilmediklerimi öğreniyorum. Daha yolun başındayım, 20 yıl sonra da, 30 yıl sonra da bu değişmeyecek, hiçbir şey bilmeyen ben, haddimi bilmeye devam edeceğim.
Bu meslekte 9'uncu yılımdayım demiştim ama gerçek gazeteciliği iki yıl önce çalıştığım Doğan Haber Ajansı Kayseri Bölge Müdürlüğü'nde öğrendim ve orada yaptım. Bölge Müdürü Oktay Ensari ağabeyim, yıllarını mesleğine adamış usta gazeteci Demet Öztürk ablam, o zamanlar asayişte bir numara dediğim Mükremin Öksüzgil kardeşim, bana gerçek gazeteciliğin nasıl yapıldığını orada gösterip, öğrettiler. Uzun yıllar çalışmamış da olsam, oradan ayrılmış da olsam halen izinde olduğum gazeteci Oktay Ensari, çalıştığım süre içerisinde adliye, asayiş haberciliğinin kanıma adeta işlemesine sebep oldu. Günümün tamamı Adliye'de geçiyor, Ağır Ceza Mahkemeleri'ni, oralarda önemli bir dava yoksa, Asliye Ceza ve Aile Mahkemeleri'ni tek tek dolaşıyordum.
Adliye polisinden mübaşirlere, katiplerden özel kalem müdürlüklerine, avukatlardan savcı ve hakimlere kadar bir çok dost edindim, güven sağladım, dürüst oldum. Ajans'tan ayrıldıktan sonra da Adliye'den kopmadım. Şuan çalıştığım Kayseri Deniz Postası'nda da adliye haberciliğini önemsedim, Kayseri basınında çok önemsenmeyen, ajans adliye haberini geçerse kullanan, hatta ajansın haberini kendi haberi gibi yazan gazete olmaktansa kendi haberimizi yazan gazete olalım dedik. Halen de Adliye haberciliğine devam ediyorum. Atladığım veya kaçırdığım adliye haberlerini ajans geçmişse, abonesi olduğumuz İHA'yı kaynak göstererek kullanıyorum. Gelelim işin aslına..
Son zamanlarda karşılaştığım ve o gazetenin ne yapmaya çalıştığını anlamadığım şey yüzünden artık içim içimi yiyor. Yine o gazetenin hangi gazete olduğunu söylemeyeceğim, yine 'Meslektaşlarını zan altında bırakma' diye gazeteci ağabeylerim bana kızacak. Ama herkes o gazetenin hangi gazete olduğunu çok iyi biliyor. Yıllar yıllar önce bir zamanlar asayiş adliye haberlerinde bir numara olan(!) o gazete uzun zamandır ne yaptığının farkında değil sanırım.
Yaptığım haberlerin ardından o gazete patronunun 'İki günlük çocuk, bize haber atlatıyor' diye muhabirini azarladığı kulağıma gelmiş, gülmüştüm. O zamanlar, yaptığımız haberleri bir gün sonra onların gazetesinde, hatta özel logosu ile görünce hem gülmüş, hem şok olmuştum. Ekim ayında 'Sarkıntılık' suçundan 2.5 yıl ceza alan sanık ile ilgili yaptığımız haberi, 2 gün sonra o gazetede görünce bu sefer şaşırmadım. Bizim gazetemizde manşet altında koyduğumuz haberi 2 gün sonra manşetine taşımış, o gazete 'Sarkıntılık' suçunu 'Cinsel taciz' olarak görüp ve 2.5 yıl hapse de 25 yıl yazınca ağzım açık kalmıştı. Şimdilerde ise aynı haberleri arka arkaya iki gündür kullanıyor. Geçtiğimiz günlerde sadece bir haber ajansının ve benim olduğum duruşmada Yeşilhisar'da bir kadına camide tecavüz eden iki sanığa 20'şer yıl hapis cezası verilmişti. O gün ajanstan aldığını düşündüğüm haberi kendi haberi gibi manşetine tecavüz sanıklarına toplam 40 yıl hapis diye kullanmış, bir gün sonra da sür manşetine 'Yeşilhisar'da camide tecavüze 20 yıl' diye aynı haberi yine kullanmış. Bu durumun aynısını Öğrencilere evde taciz ettiği iddia edilen öğretmene verilen 16 yıl hapis cezası haberinde de yapmış. İki haberin de aynı haber olduğunun farkında değiller mi? Yoksa yayın politikasından mıdır? bilemiyorum ama benim aklım artık almıyor o gazeteyi.
Derdim hiç kimseyi rencide etmek değil, bu zamana kadar aşk ile yaptığım bu meslekte hiç düşman kazanmadım, hep dost edindim, ailemizin bize verdiği edep ve haya bunu gerektirir. Bu iki günlük çocuk işini yapmaya devam edecek, bu iki günlük çocuk kendi haberi olmayan haberleri (ç)alıp, kendi haberi gibi kullanmamaya devam edecek, emeğe saygı göstermeye devam edecek, işini aşkla yapmaya devam edecek. Ama bir gazeteci arkadaşımın da dediği gibi, "Taklitler aslını asla yansıtmaz. Sorsan, seni beni beğenmezler."
Biz de fikir işçileri olarak, emeğe saygı sonsuzdur ama saygı da bekleriz.