Mescid-i Aksa’da son zamanlarda yaşananlar, İsrail’in yürüttüğü kirli savaşın en önemli halkası olduğunu ifade eden Kalkan, “Çeyrek asırdır bölgemizde yaşanan kirli stratejinin de en stratejik ayaklarından biri Mescid-i Aksa’nın işgal girişimidir. Yani, Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılar, Afganistan, Irak ve nihayet Suriye’de yaşananlardan bağımsız ele alınamaz. Kimileri inkar etse de, emperyalizmin çirkef cürufu bizim bölgemize boşaltılırken, İsrail, şimdi tam zamanı diyerek Mescid-i Aksa’ya saldırmıştır. Aksa, İsrail’in 1969’dan bu yana hedefindeydi. Adım adım geliştirdiği işgal stratejisinin en önemli ayağını Aksa oluşturuyordu. İslam dünyasının bölünmüşlüğünü ifade eden en son Katar krizinden sonra düğmeye bastı. Suriye’deki emperyalist projesinin oluşturduğu kaos da onun motivasyonu oldu. ABD’nin Suriye kaosundan yararlanarak desteklediği PYD terör örgütü dahi bu oyunun parçası. Hatta DEAS, FETÖ Emperyalizmin kurguladığı İsrail’in uyguladığı stratejinin bir parçası. Mescid-i Aksa, bizden uzak zannedenler, sadece bu üç örgütün yaptıklarına baksalar, neyin hedeflendiğini açık seçik göreceklerdir. Onun için bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan diyoruz. Onun için, Mescid-i Aksa kirletilirken, biz de kirletiliyoruz, köleleştiriliyoruz diyoruz. Çünkü bugün insanlığın özgürlüğü ancak Kudüs’ün özgürlüğüyle mümkün. Çünkü şerefle mühürlenmiş insan denilen varlığın namusu Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırıların püskürtülmesiyle teminat altına alınabilir. Emperyalist kurgunun tam ortasına oturmuş ‘uluslararası hukuk’ denilen kandırmacaya dayanıp, olayın çözülmesi mümkün değil artık bugün.
Maalesef hakikat bu. Rachel Corrie’ler bu hakikati gördükleri için İsrail’e karşı mücadele ettiler. Çünkü İsrail, emperyalist kurgunun bir ürünüdür. Yahudileri yüz yıllarca gettolara iten, onları ötekileştiren emperyalist ülkeler, kendi ırkçı düşüncelerinden beslenen siyonizmi desteklediler ve bugünkü İsrail devletini kurdurttular. Sonra da adım adım bu devletin genişlemesinin kılıfını hazırladılar. Bu hukukun adı uluslararası hukuktu. Ne hikmetse, bu hukuk, hiçbir zaman Filistin halkı ve Filistin devletinin lehine işlemedi. Oyunun büyüğü burada. Bizim hukuk anlayışımız güçlünün değil hakikatin lehine işler. Ama genelde İslam dünyası özelde de Filistin için uluslararası hukuk, zalimin elindeki silah olmuştur. Bugün de aynısı geçerlidir” şeklinde konuştu.
Mescid-İ Aksa ve Kudüs için özgürlük, barış ve adalet istediklerini tekrarlayan Aydın Kalkan, “Bizim mücadelemiz, sadece bizim için değil; insanlık için. Eğer Mescid-i Aksa saldırıları devam ederse. Kudüs İsrail’in işgalinden kurtulmazsa, korkarız ki emperyalizmin oluşturduğu kaostan dolayı yorulan dünyamız daha büyük felakete düçar olacaktır. Bu tehdit değil, gerçek. Çünkü bizler, emperyalistlerin oluşturduğu bütün kurguların ötesindeki gerçekleri söylemekle mükellefiz. İsrail’in keskin inançları, ırkçı politikaları stratejik bir araç olmanın ötesinde bir anlam taşıyor.
Mescid-i Aksa işgali, onların mitolojik inançlarının bir yansıması aynı zamanda. Sözde Süleyman Mabedi’ni ortaya çıkararak yeni bir armagedon oluşturacaklar. Mesihçi inancın doğası budur. Bu yüzden bütün insanlığa çağrıda bulunuyoruz. Daha fazla geç olmadan katil İsrail durdurulmalı, Kudüs ve Mescid-i Aksa özgürleştirilmelidir. O yüzden buradan tüm dünyaya haykırıyoruz! Siyonist korsanların Mescid-i Aksa’yı temellük etmesine izin vermeyeceğiz! Aksa işgalinin nereye varacağından gafil olanlar Sabra, Şatilla, Cenin, EL Halil gibi katliamlara baksınlar. Susarsak yok oluruz. Yutkunursak boğuluruz. Biliyoruz ki Siyonistler uluslararası toplumdan, uluslararası hukuktan değil sadece ve sadece ümmetten, Müslümanların öfkesinden çekiniyor. Ayağa kalktığımızda zalimlerin nasıl diz çökeceğini 15 Temmuz’da gösterdik. Bugün de Aksa için ayağa kalkma günüdür” diyerek sözlerini noktaladı. (İHA)