Nisan ortasında yağan kar sadece meyve ağaçlarını değil, iklim düzenine dair tüm ezberleri de bozdu. Kayseri’de yaşanan bu sıra dışı hava olayı, küresel iklim krizinin yerel etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Nisan ayında kar yağması Kayseri için bambaşka anlamlar taşıyor artık. Eskiden "Ah Kayseri'nin havası beş dakika sonra ne olur bilinmez" diye espriye vurulan bu durum, bugünlerde pek de gülünecek gibi değil. Çünkü bu kar, sadece dalları değil, geleceğe dair iklim umudumuzu da donduruyor.

Doğa takvimini şaşırdı. Ağaçlar çiçek açtı, ardından üzerlerine kar yağdı. Bu doğa olayı değil, doğanın dengesizleşmesidir. Üstelik bu yaşananlar ilk değil, son da olmayacak gibi. Artık her mevsim, başka bir mevsimin içinde yaşanıyor. Kış bahara, bahar yazın içine karışıyor. Ve biz hâlâ "Nisan kapıdan baktırır" gibi atasözlerinin arkasına sığınarak meseleyi romantize etmeye devam ediyoruz.

Tarım açısından düşündüğümüzde tablo daha da karanlık. Zirai üreticiler şimdiden endişeli. Çiçek açan meyve ağaçları karla yandı. Üretim düşecek, rekolte azalacak. Tüm bunlar gıda fiyatlarına da yansıyacak. Yani Nisan’da yağan kar, sadece doğayı değil, soframızı da vuracak. Üstelik bu tabloya alışmamız isteniyor.

Karlı Kayseri (2)

Bilim insanları yıllardır uyarıyor: “İklim değişiyor, önlem alın.” Ama biz hâlâ şehirleşmenin getirdiği betonlaşmayı, plansız sanayi yatırımlarını, doğa talanını konuşmaktan bile uzak duruyoruz. Kar yağışına sevinen sosyal medya paylaşımlarının ardında, iklimin bize attığı tokadı görmek istemiyoruz.

Peki ya çözüm? İklim krizinin çözümü, bireysel çabayla değil, topyekûn bir politikayla mümkün. Belediyelerin, tarım politikalarının, şehir planlamalarının iklim gerçeğine göre yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Yoksa bu karlar, her yıl daha geç yağan ve daha çok zarar veren alışılmadık misafirler olarak hayatımıza girmeye devam edecek.

Kayseri’de Nisan ayında yağan kar, artık bir doğa olayı değil; doğanın bize gönderdiği kırmızı alarmdır. Görene…