Öncelikle, bu yazıyı okuyan ve kanserle mücadele eden herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Tıpkı her hastalığın bir duygusal arka planı olduğu gibi, kanserin de öyle… Günlük yaşamda yaşadığımız, kimi zaman farkında bile olmadığımız travmalar; bastırılmış duygular, içimize attığımız kırgınlıklar, bedenimizde zamanla birikerek hastalıkları tetikleyebiliyor. Özellikle kanser, bu birikimin en keskin ve korkutucu sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Hiçbir kanser türü aniden, “damdan düşer gibi” hayatımıza girmez. Ailemizden, çevremizden, arkadaşlarımızdan aldığımız duygusal yaralar; bastırdığımız öfke, değersizlik duygusu ya da yaşanmış bir kayıp… Zamanla alt beynimiz, yani hayatta kalma refleksiyle hareket eden ilkel beynimiz, bu olaylara karşı bir savunma geliştiriyor. Savunma dediğimiz bu tepki, kimi zaman hastalıklı hücrelerle sonuçlanabiliyor.
Hangi Organ, Hangi Travma?
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi: “Bana hastalığını söyle, yaşadığın travmayı tahmin edeyim.”
Çünkü her organın, her hastalığın arkasında bir duygusal tetikleyici yatıyor. Bu yazımda özellikle kadınlarda sık görülen meme kanseri ve rahim kanseri, erkeklerde ise prostat kanseri üzerine yoğunlaşmak istiyorum.
Kadın Olmak Zor… Ve Değerli
Kadınlar, doğurgan yapıları, duygusal zekâları ve sezgisel yönleriyle hayata anlam katan özel varlıklardır. Ancak ne yazık ki çoğu zaman görmezden gelinir, duygusal ihtiyaçları yok sayılır. Bu durum, onların hassas bedenlerinde derin yaralar açabilir.
Meme Kanseri ve Travmalar
Meme kanseri, kadınlarda en sık karşılaşılan kanser türlerinden biridir. Fakat travmaların kökenine indiğimizde, meme kanseri de tek bir başlık altında toplanamaz. Çünkü her iki memenin duygusal bağlantıları farklıdır:
Sağ Meme: Sağlak bireylerde; eş, baba, iş hayatı, aldatılma, terk edilme gibi konularla ilgilidir.
Sol Meme: Anne, çocuk, ev içi problemler, evlat kaybı gibi daha duygusal ve içsel meselelerle bağlantılıdır. (Solak bireylerde bu durum tam tersidir.)
Bu bilgiler ışığında hastalarla yaptığımız görüşmelerde, neredeyse her vakada benzer duygusal zeminleri görmek mümkün oluyor. Alt beyin, bir tehlike sezdiğinde o bölgeye ödem göndererek dokuyu güçlendirmeye çalışıyor. Ancak zamanla bu savunma, kansere dönüşebiliyor.
Rahim Kanseri: Kadınlığı Yaralayan Travmalar
Adından da anlaşılacağı gibi, rahim kanseri çoğu zaman kadınlığa yapılan duygusal ya da fiziksel saldırıların sonucu ortaya çıkıyor. Taciz, cinsel değersizlik, aşağılanma, yetersizlik hissi gibi ağır duygular, rahim bölgesinde birikiyor.
Bu travmalar illa fiziksel istismar olmak zorunda değil. Küçük yaşta yaşanan utanç duyguları, bastırılan cinsellik, ebeveynlerin uygunsuz davranışları gibi olaylar, bilinçaltında derin izler bırakabiliyor.
Prostat Kanseri ve Erkeklik Sorgusu
Erkeklerde sık rastlanan prostat kanseri ise genellikle erkekliğe dair yaşanan bir özdeğer kaybı ile ilişkilidir.
“Emekli oldum, artık işe yaramam.”
“Eşim beni beğenmiyor.”
“Cinsel olarak yetersizim.”
Bu ve benzeri düşünceler, erkeklerde derin bir travmaya yol açabiliyor. Ailede, işte ya da cinsellikte yaşanan sorunlar, prostat bölgesini etkileyebiliyor.
Peki, Ne Yapmalı?
Hastalığın kökenine inmeden yalnızca ilaçlarla, tedavilerle bu süreci durdurmak mümkün olmayabilir. Elbette doktor kontrolü, tıbbi müdahale önemlidir. Ancak ruhsal düzeyde yapılan çalışmalar da tedavi sürecini destekler. Tıpkı açık kalmış bir musluktan akan suyu, yere havlu koyarak durdurmaya çalışmak gibi; kaynağı kapatmadan sonuç alamayız.
Ben üç yıldır bilinçaltı ve psikoloji alanında eğitim alıyorum. Bu süreçte danışmanlık verdiğim üç farklı kişinin kanserle mücadelesine tanık oldum.
• Biri, 4 hafta içinde tümör büyüklüğünü beşte bire düşürdü.
• Diğeri, 6-7 haftada yüzde 70 oranında iyileşme gösterdi.
• Pingpong topu büyüklüğündeki bir kitle, birkaç hafta içinde neredeyse yok denecek kadar küçüldü.
Bu sonuçları görmek, hem benim hem de danışanlarım için oldukça umut vericiydi.
Travmalarla yüzleşmek, duygularımızı bastırmadan ifade edebilmek, affetmek ve kabullenmek…
İşte asıl şifa süreci burada başlıyor.
Son Söz:
Elbette tıbbi tedavilerinizi aksatmayın. Ancak hastalığın duygusal kökenini de görmezden gelmeyin. Belki de iyileşmenin kapısını, geçmişle yüzleşerek aralayabilirsiniz.
Uyarı:
Yazılarım kesinlikle tedavi amacı taşımaz. Tavsiye olarak, hastalıklara çözüm arayışında olanlara farklı bir perspektif sunmak için bilgilendirme amaçlı paylaşılmıştır.