Av. Fatih Şen, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kendisine yöneltilen başvuruyu 30 günlük süre içerisinde ret ettiği takdirde, ret kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde tam yargı davası açılmalıdır” dedi.
Devletin, yani idarenin yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi halinde doğacak zararlardan kusuru oranında sorumlu olacağını söyleyen Av. Fatih Şen; “İdare Kanunu’nda devletin yani idarenin sorumluluğunu azaltan veya kaldıran haller düzenlenmiştir. Bunlar mücbir sebep, beklenmeyen durum ve zarar gören kişinin veya üçüncü kişinin davranışı olarak sıralanmıştır. Mücbir sebep veya beklenmeyen durum olarak nitelendirilen hallerde idarenin hem kusur sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkmaktadır. Hukukumuzda deprem felaketinin mücbir veyahut beklenmeyen durum olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği noktasında bir açıklık bulunmamaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; depremden dolayı idarenin yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesi veya gerekli önlemleri almaması sebebi ile depremden dolayı görülen zararın artması birbirinden farklı konulardır. Ancak her iki durumda da oluşan zarardan sorumlu tutulması gerektiği hususu şüphesizdir. Halihazırda hukukumuzda, İmar Kanunu ve buna bağlı KHK, yönetmelik, genelge gibi birden çok yasal düzenleme ile deprem konusuna ilişkin olarak idare tarafından yerine getirilmesi gereken yükümlülükler açıkça ifade edilmiştir. İdarenin bu yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemsi halinde doğacak zararlardan kusuru oranında sorumlu olacaktır. Burada depremin mücbir sebep olup olmadığı hususunda değerlendirme yapmamız elzemdir. İdare hukukunda bir durumun mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için dışsallık, öngörülemezlik ve önlenemezlik gibi şartların bir arada bulunması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Depreme dayanıklı olarak inşa edilmeyen yapılar ortaya çıkardığı can ve mal kayıplarının yüksek olduğunu bu sebeple depremin mücbir bir sebep olarak değerlendirilemeyeceğini dile getiren Şen; “Depremin idarenin faaliyetleri dışında gerçekleştiği açık olması sebebiyle dışsallık şartı mevcuttur, lakin memleketimizin büyük bir kısmının deprem riski taşıdığı bilimsel bir gerçektir. Bu hali ile depremin öngörülemez olduğundan bahsedilemeyecektir. Önlenemezlik şartı ile ilgili ise daha önce olduğu gibi yine gördüğümüz üzere depreme dayanıklı olan yapıların tek bir çatlak dahi almadan depremi atlattığı kamuoyuna da yansıdığı şekli ile sabittir. Bunun yanında depreme dayanıklı olarak inşa edilmeyen yapıların ortaya çıkardığı can ve mal kaybı ise ne yazık ki ortadadır.
Bu sebepler ile deprem, mücbir bir sebep olarak değerlendirilemeyecektir. Danıştay kararlarından da örnek vermek gerekirse; zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı gibi hususlardaki ihmaller kusur olarak idareye yükletilebilecektir” ifadelerini kullandı. Deprem sebebiyle idareye karşı açılması gereken dava türünün ‘tam yargı’ davası olduğunu belirten Fatih Şen, sözlerine şu şekilde devam etti;
“Dava açılmadan önce 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. Maddesinde yer alan sürelere riayet etmek suretiyle idareye başvuru yapılmalıdır. Bu bağlamda, depremin ve uğranılan zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve en geç depremin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl içinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dilekçe ile başvuru gerçekleştirilmelidir. Bakanlık kendisine yöneltilen bu başvuruyu 30 günlük süre içerisinde ret ettiği takdirde, ret kararının tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde tam yargı davası açılmalıdır. Şayet idare başvuruya 30 gün içerisinde cevap vermez ise başvuru ret edilmiş kabul edilerek, 60 gün içerisinde idareye dava açılmalıdır. Elbette gidilebilir, daha önce deprem yaşanmış ve deprem kuşağında risk altında bulunan bir bölgede idarenin meydana gelebilecek bir deprem felaketine karşı önlem alması gerektiği şüphesizdir. Gerekli önlemleri almayıp ve denetimleri gerçekleştirmeyen idarenin ‘hizmet kusurundan’ bahsedilecek olup, DASK, ZDS bulunmasa dahi idarenin sorumluluğuna gidilebilecektir.”