Herkesin derdi kendine çok gelir derler. Yakınır en çok benim derdim var diye neredeyse isyan eder. Bilmez ki yaşadıkları sabır için, nefsini ölçmesi için. Gelen derde de şükretmek lazım. Onun geçmesi için, belaların gitmesi için dua etmek lazım. Boş boş söylenmenin kimseye bir faydası olmaz. Bununla alakalı bir hikaye vardır. Okumak hoşuma gider, ders niteliğindedir. Şimdi onu sizlerle de paylaşmak istiyorum. Okuyan üzerine bir parça alırsa ne mutlu.
“Adamın birisi, bir gün, durup dururken kör olmuş. Çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu “Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık ” diyerek cevap verip adamı tedavi edememişler…
Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış…
Gittiği bir dergahta kör adama; “bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak” denmiş.
Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş…
Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş. Ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş, derdini anlatmış, demiş ki: Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu? Çoban mahçup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı. ‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’ Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesini artık çok az bir zaman kalmış… Kör adam konuşmasına devam etmiş: Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim… Çoban cevap vermiş; iyi ama benim gömleğim yok ki! Çoban dertsiz olmasına dersizmiş ama, bir gömleği de yokmuş…”