Türbe alt ve üst olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Üst kısım boş olmasına rağman kapısı kilitli tutuluyor.Mezarların olduğu alt kısmın kapısı ise tamamen açık.İçerisine demir borular konmuş.Belli ki zaman, zaman ardiye olarak da kullanılıyor. Giriş kapısının önü ve çevresi ise pislikten geçilmiyor. İnsanın inanın içi sızlıyor.
Türbelerimizle kim ilgileniyorsa bir an önce burasının temizliğini yaptırtarak kapısını da kilitletmesi lazım.
Başımdan geçen bir olayı siz sevgili okurlarımızla paylaşmak istiyorum. Yine Gazetecilik yaptığım 1980 ‘li yıllarda Amerika’dan bir bayan Gazeteci Kayseri’ye geldi. O kadar güzel Türkçe konuşuyor ki,Amarikalı olduğunu anlamak mümkün değil. Benden Kayseri’yi gezdirmemi istedi. Sağ olsun bir arkadaşımın otosunu alarak gezintiye çıktık. Ben özellikle Kayseri’nin ele alınır yerleri nere ise oraları gezdirmeye başladım. Bu arada da kendisine “Kayserimizi nasıl buldun” diye şehircilikten bahsediyorum. Bana imalı, imalı baktıktan sonra, “Mustafa sen bana şehri gezdirme, beni tarihi yerlere götür. Camiler, medreseler, türbeler ne varsa oraları gezmek istiyorum” dedi.
Düşündüm çok haklı, biz şehrimizin temizliği, geniş yolları, imarı ile ilgilenirken Amerikalı bir gazeteciye belki de bizim övündüğümüz şehir çok sıradan geliyordur. Bizim daha Tramvayımız bile yeni oldu. Çarşı,pazarda esnaf “Gel vatandaş gel” diye bas, bas bağırıyor.El arabaları her tarafı işgal etmiş öyle bir durumda ben “Kayserimizi nasıl buldun” diye soruyorum.O da Amarikalıya…
İsmini hatırlayamadığım Gazeteci arkadaşı gezdirirken hayret ettiğim bir şey de Camiye girerken çantasının içinden eşarp çıkarması oldu.Başını bağladı sonra girip öyle resim çekti.
Geleneklerimizi, göreneklerimizi, kutsal değerlere saygıyı bizim kadar biliyor. Hatta bizden daha iyi saygı gösteriyor.
Cami gezmeleri bittikten sonra sıra Türbelerimizi , Kümbetlerimizi gezdirmeye geldi. Hangi kümbetin yanına vardıksa pislik içinde yüzüyordu. Hem içi hem dışı.
Melikgazi kaymakamlığı önündeki park içerisinde bulunan Ali Cafer Kümbeti hayatım boyunca unutamayacağım bir kümbet.
Amarikalı bayan Gazeteci ile bu Kümbete geldik. Kümbetin kapısına vardığımızda dünya başıma yıkıldı, yer yarılsa da içine girseydim… Benden soğuk , soğuk terler akmaya başladı.
Türbenin tam giriş kapısının önüne pislenmiş. Hangi insanlıktan nasibini almamış, yaptıysa 1 yıl boyunca yemiş, yemiş sonra da hepsini oraya pislemiş sanki!
İnsan yazarken bile tiksiniyor. Varın gerisini siz tahmin edin.
Benim ve Amerikalı Gazetecinin tarihi yerleri gezimiz de orada noktalandı. Sen cesaret et de başka kümbetleri de gezdir gezdirebilirsen.
Zaman, zaman Belediye Başkanlarımız övünüyor. “Bilmem ne eyaletinden gelen heyet şehrimize hayran kaldı” diye.
Bunları geçin bir kere…
Hiçbir Avrupa şehrinden gelen heyet övgü yağdırmaz. Çünkü Avrupalı şehircilik olayını tamamen aşmış hem de her şeyi ile. Bizim gibi yağmur yağdığı zaman evlerine, işyerlerine su basmıyor, yolları göle dönmüyor.
Benim asıl demek istediğim lütfen Tarihimize, tarihi eserlerimize sahip çıkalım, onlara gözümüz gibi bakalım.
Avrupalı bizim yollarımızla, binalarımızla, şehrin yapısı ile ilgilenmiyor, onların asıl gezmek,görmek istediği yer tarihi eserlerimiz.