Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yaşam Memnuniyeti Araştırmasının 2017 yılı sonuçlarına göre Türk halkının %58’i yaşamından memnun çıktı. 2018 yılının Türkiye Geneli Yaşam Memnuniyeti araştırması merakla beklenirken, sizler için Kayserili vatandaşlara, yaşamlarından memnun olup olmadıklarını sorduk.

Küçük Narin'in Bacağına Ne Oldu? Ortaya Çıktı! Küçük Narin'in Bacağına Ne Oldu? Ortaya Çıktı!

İbrahim Çay Türkiye’ de sayıları 12 milyonu aşan emekliden biri. Aldığı emekli maaşı giderlerini tam anlamıyla karşılamayanlardan. Gelir dağılımı ve hayat şartları sıralamasında en düşük paya sahip olan %20’lik grubun içerisinde yer alıyor.

Kayseride Her 10 Kişiden 6sı Yaşamından Memnun Değil5

Emekli İbrahim Çay’a yöneltilen ‘Yaşamınızdan memnun musunuz?’ sorusunu “Yaşamımdan memnun değilim. Çünkü emekliyim. Emeklinin aldığı maaş belli. Hayat şartları, insanların saygı ve sevgisi eskisi gibi değil. Neyine memnun olacağım böyle yaşamdan” şeklinde yanıtladı.

Yaşamınızdan memnun musunuz? sorusunu Kayserili vatandaşlarımıza sorduğumuzda ise şöyle cevap verdiler:

Necdet Kaya ve Alparslan Karabekiroğlu :”Yaşamımızdan memnunuz. Hayal ettiğimiz her şeyi gerçekleştirebiliyoruz.”

Kayseride Her 10 Kişiden 6sı Yaşamından Memnun Değil2

İne Gül Diler: “Yaşamımdan memnun değilim. Sebebini sormayın. Hangisini anlatayım.”

Köksal Bilir: ”Yaşamımdan memnun değilim. Ortalık belli. İşsizlik almış başını gidiyor. Biz betonları, asfaltları mı yiyeceğiz?”

Ferhat Türk: “Yaşamımdan memnunum. Ev ve aile huzuru olduktan sonra diğerleri ikinci planda kalıyor. Ama ekonomik anlamda da bocalamıyor değiliz.”

Demet Yılmaz, Hilal Özdemir, Kübra Selvi: “Yaşamımızdan memnun değiliz. Maddi açıdan zorlanıyoruz. Yaşam koşulları anlamında memnun değiliz. “

Ayşe Balta ve Emine Nisa Balta: “Yaşamımızdan memnunuz. Şükürler olsun.”

Yaşam Memnuniyeti konusunda Psikolog Durna Özer ise gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Psikolog Durna Özer, yaşamdan memnun olup olamama sürecini sizler için değerlendirdi.

Kayseride Her 10 Kişiden 6sı Yaşamından Memnun Değil6

“İnsanlar bir yerde hayat mücadelesi veriyor.”

Yaşam Memnuniyeti konusunda Psikolog Durna Özer şunları kaydetti: “Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda; piramit şeklinde ilk temel ihtiyaçlarımız var. Sonrasında bu basamak basamak ilerleyerek kendini gerçekleştirme şeklinde son buluyor. Kendini gerçekleştirme basamağında bizlere diyor ki; kendini gerçekleştiren insan için hayattaki her şey tamamdır. En mutlumuz o gibi bir bakış açısı var. Ama temel ihtiyaçlarımız; yeme, içme barınma gibi ihtiyaçlarımız zamanında ve yerinde yapılmadığında veya tam olarak karşılanmadığında insan ister istemez diğer basamağa örneğin; ait olma basamağına sevgi giderme ihtiyacını filan gideremiyor. O basamaklarda da her birinde varız. Fakat, temel basamak tam karşılanmadığında diğer basamaklarda da eksikliklerimiz oluyor. Genel anlamda baktığımızda çağ gereği teknoloji tamamen çok yoğun bir şekilde kullanılıyor, insanlar arasında yalnızlaşma çok fazla, komşuluk ilişkileri çok fazla eskisi gibi değil. Hayat çok pahalılaştı. Kayserimiz’ de şöyle bir bakınca ekonomik seviyesi çok yüksek kesim sayısı az var. İnsanlar bir yerde hayat mücadelesi veriyor. Temel ihtiyaçları karşılama konusunda da zorlanınca yaşama memnuniyetini de etkiliyor. Kimisi azla yetiniyordur. Bundan mutludur. Kimisi çokla da yetinemiyordur. Bundan mutsuzdur. Bunlar kişiden kişiye görecelidir. Örneğin; bir kişi ben buraya ya da bu ülkeye ait değilim diyorsa mutsuzluk orada başlıyor. İnsanlar mutsuzluğu da yaşayabilir. Ama mutsuzluğu çok yoğun hissedecek şekilde yaşamamalı. Çünkü bu tür insanlarda da yoğun psikolojik sıkıntılar görebiliyoruz.”

“Gençlere hayatı tanıma ve gerçekleri görme şansı vermeliyiz.”

Kuşaklar arası çatışmayı bu çağda çok yoğun bir şekilde yaşadığımızı söyleyen Psikolog Özer, “Genç nesil henüz hayatın zorluklarından haberdar değil. Çünkü o kadar korumacı yetişen bir kuşak var ki. Ailede anne ve baba o kadar zorluklarla büyümüş ki, benim çocuğum zorluk çekmesin diye ellerindeki bütün imkânları çocuğunun önüne seriyor. Böyle olunca da gerçek dünyadan bir haber hayat onlara göre tozpembe!” ifadelerini kullanarak kuşaklar arası çatışma konusunu anımsattı.

Konuşmasına devam eden Durna Özer şunları söyledi: “Gençlerimizin tek dertleri ders, okul, sosyal medya oluyor. Arkadaşlıklarını da yaşantılarını da sosyal medyada yaşıyorlar zaten. Duygularını çok fazla ifade etmektense emojilerle ifade ediyorlar. Kendini yeterince ifade edebilen nesil de yok. Anne ve baba arasındaki iletişimde de gençlerle sıkıntılar da farklı boyutlar da artık. Anne ve baba çekiniyor artık çocuk kızar mı ya da bağırır mı? Diye. Sosyal medyada yaşamlar o kadar farklı ki orada bir hikâye paylaşıyor. Giflerle ve şiirlerle bunu anlamaya çalışıyor. Ama insanların arasına geldiğinde o kadar sıkılgan ve sessiz ve anti sosyal oluyorlar. Neyi, ne zaman ve nasıl hissediyorlarsa bunları söylemekten gençlerimiz çekinmesin. İnsan bazı şeyleri söylemeyi ertelememeli. Sonrasında ufacık şeyler birikip aşılma engeller olarak karşımıza çıkıyor. Gençlerimize önerim sen dilinden ziyade ben dilini kullansınlar. Empati yapsınlar.”

Ebeveynlerimize öneride bulunan Durna Özer; Çocuklarımızı koruyup kollamamız gerektiğini, çocuklarımızla iletişimde bulunurken onların vereceği tepkilerden çekinmemiz gerektiğini belirterek, onlara hayatı tanıma ve gerçekleri görme şansını vermemiz gerektiğini ifade etti.

Türk dizilerinde toplumsal olarak kadın ve erkeğin temsil ettirilen rolleri için Özer, “Türk dizilerinde baktığımız zaman kadın ve toplumsal cinsiyet rolleri açısından keskin bir şekilde ayrıldığını göremesek de içten içe dayatılmaya çalışılan bir fikir haline gelmeye başladı. Kadın sürekli ağlayan, hayalperest ve kendi âleminde biri olan, çocuk bakmakla yükümlü olan biri olarak görülüyor. Kadının rolleri bunlardır şeklinde bir algı var. Erkeğe baktığımızda saldırgan, kaba fiziksel ya da duygusal şiddetle kendini göstermeye çalışan kadından her açıdan önde olan pozisyonda. Sonrasında bunlarda gerçek hayata yansıyor. Toplumumuzu da etkiliyor. Gelecek nesil izliyor. Bir bakıyoruz ki dizilerdeki o hayatlar evlerde. Kadın ve erkek eşitliği evet var. Ama her zaman eşit değiller. Fiziki güç açısından eşitlik yok” şeklinde konuştu.

Psikolog Durna Özer konuşmasını “Türk kültürü özlerine bakıldığı zaman o kadar naif, öylesine içten ve samimi bir toplum ki, her konu da duyarlı olalım ve empati yapalım” temennisinde bulunarak sonlandırdı.