Özdemir, 1071 yılında Anadolu’nun fethedilmesi, 1453’te İstanbul’un ebedi Türk yurdu yapılması, akabinde de Balkan coğrafyasıyla devam ederek Avrupa’nın içlerine kadar ilerleyişin sonrasında sadece askeri ve siyasi üstünlüğün ele geçirilmediğini aynı zamanda küresel ticaretin de kontrolünün her yönüyle ele alınmış olduğunun görüleceğini söyleyerek, şöyle devam etti: “Zira sahip olduğumuz Kafkasya, Kırım, Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan kara hakimiyetimiz yanında Hazar, Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ndeki deniz hakimiyetlerimiz dönemin en önemli ticaret sahaları olarak İpek ve Baharat Yolları’nın da kontrolünü sağlamamıza fırsat tanımıştır. Bu durum Türk hâkimiyetinin her alandaki tescili anlamına gelmiştir ve her çevre bu hâkimiyet karşısında özellikle ticari konularda Osmanlı’nın iznine müracaat etmek durumunda kalmıştır. Aksi bir durumda Asya ve özellikle Hindistan ile Çin’e erişim olanağının bulunmadığını herkes görmüştür.”
Batı ve Güney Afrika’dan başlayan sömürgeci faaliyetlerin zaman içerisinde Afrika kıtasının orta ve diğer bölgelerine doğru yayılmaya başladığını belirten Milletvekili Özdemir devamla, “1960’lı yıllara kadar günümüz Afrika’sının çok sayıdaki bölgesinde aynı sömürge faaliyetleri devam etmiş, zaman içerisinde Afrika ülkeleri görünürde sömürgelerden kurtulmuş olsa da fiiliyatta ve ne yazık ki benzer amaçların bugün dahi devam ettiğini söyleyebilmek mümkündür. Dolayısıyla küresel Türk hâkimiyetine karşı üstünlüğü ele geçirmek isteyen çevreler Afrika kıtasında izledikleri insanlık dışı politikalarıyla yine bugün de aynı amaç yani küresel üstünlük mücadelesi için kirli faaliyetlerine devam etmektedirler.“ açıklamasında bulundu.
TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Özdemir, “Tarih ve beşeri hafıza şahittir ki biz Türkler de uzun yüzyıllar boyunca Afrika’da bulunduk. Kudretli hakanımız Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferinden itibaren başlamak üzere Afrika kıtasının büyük bir kısmında var olduk. Bugün soykırım olarak nitelenen insanlık suçlarıyla Afrika kıtası ve sözde medeni çok sayıdaki Avrupalı devlet beraber anılırken, bizler bugün dahi oralarda yüzyıllar önce yaptığımız hizmetlerle anılıyoruz. Ne mutlu ki bu insani yardımların bugün de devam ediyor oluşu Türkiye vizyonunu Afrika’da diğer ülkelerden ayıran en önemli etken olmaktadır.“ açıklamasıyla Türkiye’nin Afrika vizyonunun önemini vurgulamıştır.
Afrika ülkelerinin bugün hem kendi imkânsızlıklarını değerlendirmek üzere fırsat bekleyen ve dayatmacı yaklaşımlar sergileyen çevrelerden, hem de yapılan yatırım karşılığında kendilerine mahkûm bırakan yeni yüzyıl tarzı sömürgeci anlayıştan rahatsız olduklarını ifade eden Özdemir, “Türkiye dün Afrika’da sömürgeci değildi, asla da olmadı, bugün ve yarınlar için beraber büyümeyi ve kalkınmayı hedeflediğini her yönüyle gösterdiği takdirde hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki Afrika’daki kapılar bizlere daha fazla açılacak, küresel potansiyelimiz büyük bir ivme yakalayabilecektir. Arzumuz Afrika’da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin aşılmasında ülkemizin katkıda bulunması, böylelikle Afrika kıtasında Türkiye’nin izlediği dış politikamızın güzel bir örneği olarak kabul edilmesidir“ demiştir.
MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki işgalini, işlediği insanlık suçlarını ve saldırganlığını kınadığını belirterek, “Kendi topraklarını kurtarmak, kendisine yönelen saldırıları bertaraf etmek ve güvenliğini sağlamak üzere meşru hakları çerçevesinde gayret sarf eden dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a, Azerbaycanlı Türk askerlerine Cenabı Allah’tan muvaffakiyetler diliyorum. Temennimiz ve inancımız can Azerbaycan’ın bir an evvel işgal altındaki topraklarını kurtarması, böylelikle bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasıdır.” açıklamasında bulunmuş ve “30 yıldır bu meselenin çözümü için başta Minsk grubu olmak üzere adım atmayanların bugünlerde yaptığı çatışmaların durdurulması çağrısı Türklüğün Kafkasya’daki mevcudiyeti için büyük bir tuzak, kabul edilemeyecek samimiyetsiz bir çıkıştır. Dağlık Karabağ’da kimin işgalci, kimin hak sahibi olduğu açıktır, Birleşmiş Milletler kararlarıyla da sabittir. Bu şartlarda bize göre Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılması şarttır, tarihi zorunluluktur, çok acil bir ihtiyaçtır, deyim yerindeyse hayat memat konusudur. " ifadeleriyle Azerbaycan’ın yalnız bırakılmayacağını söylemiştir.