Birisi 15 aylık, diğeri benden 3 yaş küçüktü. 1961 yılında amcamın kızıyla evlendim. 1952 senesinde bir kızım oldu. Şuan da onunla beraber oturuyorum. Askerliğimi bandocu olarak tamamladım. 18 sene bando öğretmenliği yaptım. Yine halk eğitim merkezlerinde müzik eğitimleri verdim. Şuan itibariyle de kanun akoru ve müzik aleti tamiri yapıyorum.

Müziğe başlama hikayenizi anlatabilir misiniz?

Müziğe 1948 yılında bağlama çalarak başladım. Babamda ud ve bağlama çalardı. Bir kaç defa dinlemiştim. O zamanlarda çömlek darbukalar vardı. Aşağı yukarı her evde bulunurdu. O zamanlarda düğün salonları yoktu. Bütün merasimler evlerde yapılırdı. Yine her evde tef, darbuka bulunurdu. O zamanlar yaş günü falan olmazdı. Sadece düğün, kına, nişan gibi törenler kutlanırdı. Bana da, babam bağlama çalarken, darbuka verirlerdi. Tabi o anları net olarak hatırlamıyorum. Musikiye başlamamda o anların etkisi de olabilir. Okuldayken yine yerli malı haftası gibi etkinlikler olurdu. Öğretmenlerim verirlerdi kucağıma darbukayı çalar türkü söylerdim. 1948 yılında komşumuz bağlama çalardı. Ondan nasıl çalındığını öğretmesini istedim. Konuyu biraz kavradım ama refleksim iyi değildi. İki elimi birden iyi kullanamıyordum. Aradan bir gün geçtiğinde bağlamayla birşeyler çalmaya başladım. Daha sonra da bir daha bırakamadım. Fakat nota bilmeden bu bir yere kadar oluyordu. O zamanlarda nota öğretecek kimse de yoktu. 1952 senesinde yine bir komşumuz vardı. Ondan notayı öğrendim ve ardından ud çalmaya başladım. Ondan bu eğitimi aldıktan sonra ben eğitim vermeye, isteyenlere birşeyler öğretmeye başladım. Ama asıl eğitimimi askerlikte tamamladım. Askerliğimi çok iyi değerlendirdim ve çok iyi çalıştım. Bandocu olarak askerliğimi devam ettirdim. Bandodan hariç deneyimli bir müzik topluluğumuz vardı. Askerliğimi bitirdiğimde müzik eğitimimi sanki bir okulda tamamlamış gibi askerde tamamladım. Bununla beraber Türk musikisi değil aynı zamanda batı musikisinde de bilgi ve donanım sahibi oldum. 1958 senesinde askerden terhis edildiğimde Kayseri’de bando takımı vardı. Askeri bandoydu ama Malatya’ya gitmişti. Şehir bandosuz kalmıştı. O yıl ki Cumhuriyet Bayramı’nı banttan yapmışlardı. 1961’de darbeden sonra dönemin valisine bando takımı eksikliği olduğu ve itfaiye kadrosunda bu bandonun kurulması gerektiği söylenmiş. Daha sonra itfaiye kadrosunda bando teşkilatı kuruldu. 23 Nisan bayramını kurulan bu bando gerçekleştirdi. O zamanlar kıyafetlerimiz olmadığından itfaiye kıyafetleriyle bando çalışması yapıyorduk. Şefimiz kurulan bando takımından 6 ay sonra vefat edince şef eksikliği oldu. Ben o zamanlareda halk eğitim merkezinde eğitim veriyordum. 1961 yılında da halk eğitim merkezleri yeni kurulmuştu. Halk eğitim merkezinde kurduğumuz koradan valiliğin haberi vardı. Dönemin valisi de çok severdi ve takip ederdi. Halk eğitim merkezi yeni kurulduğundan halka da tanıtım yapılması gerekiyordu. Biz valinin emriyle düğünlerde çalmaya başladık. Aynı zamanda halk eğitim merkezimizde folklör ekibide vardı. Arkadaşlar bando şefliği için valiye benim adımı vermişler. Valide, Cumhuriyet Bayramı yaklaştı. Bayramda bir gösteri yapsında karar verelim demiş. Daha sonra Cumhuriyet bayramı bando şefliğini ben yaptım. Daha sonra da bando şefi olarak 1979 senesine kadar görev yaptım. Daha sonra emekli olunca bando şefliğini bırakma kararı aldım.

Yıllar geçtikçe yeni müzik aletleriyle tanıştınız. Bu süreç içinde hangi müzik aletlerini kullandınız?

Askerde klarnet çaldım. Sonra dernek kurduk. Bende bu dernekte bağlama dersi veriyordum. Derneğimize kanun çalmak için müracaat edenler için kanun hocamız yoktu. Öğrencilere kanun öğreticem diye kendim kanun çalmayı öğrendim. Uzun müddet kanun çaldım. Bando aletlerinin de bütün özelliklerini bilir ve çalarım. Saksafon buna örnek olabilir. Şimdi asıl enstrumanım ud oldu. Emekli olduktan sonra müzik evi açtım. Şuan bulunduğumuz dükkan o zaman açtığımın devamıdır. Yine gitar dersleri de verdim. Halk eğitim merkezlerinde çeşitli enstrümanlarla birçok eğitim verdim. Belediye konservatuar kurulana kadar bu işlerde benim kadar etkin olan kimse yoktu. Halk eğitim merkezindeki koromuz bu konservatuara yerleşti. Yine radyoda programlarımız oldu. 1998 yılına kadar konservatuarda görev yaptım. Daha sonra da görevimizi gençlere bıraktık.

Müzik aletlerini çalmanın yanında yapımı ve tamiriyle de uğraşıyorsunuz. Bunlarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Müzik aletlerini çalarken bunun tamiriyle uğraşmaya da başladım. Tamir yaparken de müzik aletlerini yapmayı öğrendim. Şuan kendi yetiştirdiğimiz aynı zamanda ortağımın oğlu şuan tanbur ud kanun gibi aletleri yapıyor. Kanunun ses düzenini ben yapıyorum. Öğrencilerimize enstrumanları biz yapıp veriyoruz. Maliyet olarak daha pahalı oluyor. Ama tecrübeleri arttıkça bizden aldıklarına pişman olmadıklarını görebiliyoruz. Şuan itibariyle ağırlıklı olarak tamir yapıyorum. Bu işi bilerek yapan çok az kişi var. Müzik aleti alıp satmak kolay iş. Herkesin rahatlıkla yapabileceği bir iş. Fakat bu işi bilerek yapanların sayısı çok az. Ömrümüzü bu şekilde devam ettirmeye çalışıyoruz.

Sizin adınıza yapılacak geceyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Ben, hayatım boyunca, hiçbir zaman bahane kurmadan, işimi yapmaya, musikiye gönül vermeye devam ettim. 1957 senesinden bu yana müziği sevdirmeye gayret gösterdim. 7 yaşında da talebem var, 70 yaşında da. Ama iyi ki yapmışım diyorum. Bunun sonucunda da arkadaşlarım bana bu geceyi düzenleyerek ayrı bir mutluluk verdiler. Hepsinin gözünde o samimiyeti görüyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. İyi ki müziğe bu emeği vermişim diyorum.

Önceki yaşantınızla şimdi ki Kayseri’yi karşılaştırdığımızda Kayseri’li halkın ve yöneticilerin müzikle ilgisi ne şekilde oldu?

Belediye tarafından bu tarz etkinlikler yapılıyor. Ama sadece vitrin olarak, gösteriş olarak yapılıyor. Tanınmış, isim yapmış sanatçıları, parayla getirip gösteri yaptırıyorlar. Bizim zamanımızda bu hiç böyle olmazdı. Şimdi onlara gelince hizmet veriliyor ama bu parayla yapılıyor. Biz o zaman belediyeden bir masa bile isterken çekinerek söylerdik. Ama şimdi gelen sanatçı yarım saat gösteri yapıyor. Sonra 9-10 milyar alıp gidiyor. Biz konservatuarı kurduğumuzda arkadaşlarımız iki yıl boyunca ücret almadan çalıştı. Hiçbir karşılık beklemeden yaptık. Bu büyük bir fedakarlıktı. Fakat şuan böyle işlerden eser kalmadı.

Kayseri’de bulunan konservatuarın yeterli müzikal eğitimi verdiğini düşünüyor musunuz?

Kesinlikle yeterli bulmuyorum. Öyle müzik eğitimi verilmez. Şimdi kendi yönetmeliklerinde ve kurallarında, mesela bir müzik dalı için on kişi olmazsa bölüm açılmıyor. Ama biz zamanında böyle birşey yapmıyorduk. Kimi bulursak onunla oturup dersimizi, müzik eğitimimizi veriyorduk. Enstrüman dersi toplulukla beraber verilmez. Enstrüman dersi bire bir verilir. Öğrenci iyiyse ve tek başına birşeyler yapacak konumda ise, o zaman yanında bir ya da iki kişi ekleyerek beraber çalıştırabilirsin. Şuan ki sistemle nitelikle talebeler yetişmez.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Gönül ister ki idareciler konservatuarı, konservatuar vakfına çevirip, ya da kayseri’nin varlıklı insanları bir araya gelip  bir vakıf kurup verimli bir ortam oluştursun. Bugün bir konservatuar vakfı kurulmuş olsa, bu eğitimi verecek arkadaşlar gereğinden fazla ortaya çıkar. İşte bunun sağlanması en etkili ve en önemli çalışma olur. Ama keşke idareciler bu konuya dört elle sarılsalar. Şimdiye kadar Kayseri’de müziğe çok az sayıda idareci gönül verdi. Hiç kimse doğru dürüst elimizden tutmadı.