“Bundan iki yıl önce Kayseri’den çıktım. Gürcistan ve Ermenistan’a geçtim, oradan da İran’a. Sadece 300 lira harcamam oldu. En pahalı harcamam Ermenistan’da sınırı geçerken polislere verdiğim 10 Dolar idi. Ermenistan’a zaten, tüm dünyadaki gezginlerin bir araya geldiği Rainbow buluşması için gitmiştim. Orada neredeyse hiç harcama yapmadım, komün bir hayat yaşıyorsunuz çünkü. Bu gezi tam 1 ay sürdü. 15 gün Gürcistan’ı gezdim, 10 gün kadar Ermenistan’da kaldım, 13 gün de İran’ı gezdim. Gürcistan’da bir arkadaşım vardı, onun evinde konakladım. Bazı yerlerde kamp yaptım. Kampta zaten yemek pişirdiğimiz için restorana falan gitmiyoruz, böylece yemek masrafımız da olmuyor. Daha fazla param olsaydı daha iyi gezebilirdim. Gezmek için de para gerekli diyenlere ben inanmıyorum. Az bir miktar parayla da iyi bir şekilde gezilebilir.”
“İnsanlar haftanın 6 günü çalışıyor ama kendileri için bir şey yapamıyor”
Bazı insanların kendilerini desteklediğini, bazılarının da endişelerini dile getirdiğini belirten Onur Kaplan, iyilikle yaklaşıldığında insanların zarar vermeyeceğine inandığını söyledi. Sigortalı bir iş ya da garantili hayat anlayışını da reddeden Onur Kaplan, “Standart, burjuva olmayan bir insan 6 gün boyunca işe gidiyor, 65 yaşlarında emekli oluyor. Hayatları boyunca yapabildikleri tek şey bir ev almak, onun da borcunu ya ölmeden önce ödeyebiliyor ya da ödeyemiyorlar. Geri kalan parayla da hayatlarını devam ettiriyorlar. Ama kendileri için yapabildikleri hiçbir şey yok” dedi.
Onur Kaplan, kendileri için yola çıkmak isteyenler için, “Bu iş cesaret işi. Eğer cesaret yoksa yapamazlar. O ilk adımı atsınlar yeter, devamı gelecektir” önerilerinde bulundu.
4 gün diye yola çıktı, 4 yıldır yollarda
Kayseri doğumlu Mehmet Yaşar da, 4 yıldan beri yollarda olduğunu söyleyerek, amaçlarının kendilerini rahat hissettikleri yerlerde yaşamak olduğunu dile getirdi. Seyahat etmek için ille de para gerekmediğini savunan genç, gittikleri yerlerde bileklik gibi takı malzemeleri yapıp satarak, ateş şovları yaparak para kazandıklarını söyledi. Mehmet Yaşar, “Aslında paraya çok da ihtiyacınız olmuyor. Zaten yollarda insanlar birbirine yardımcı oluyor. Aslında en büyük derdiniz de yemek. Bu işin bazı püf noktaları var, mesela markete gidip atılacak meyve, sebzeyi sorduğunuzda verebiliyorlar. Gezginlerin oluşturduğu online gruplar var, gittiğiniz şehirlerde onlara mesaj atabiliyorsunuz, onlar yardımcı oluyorlar” dedi.
“Bize dışarıdan bakanlar bazen anlamıyor ama aslında birçok ihtiyacımızı yardımlaşarak hallediyoruz” diyen Yaşar, “Yardımlaşmanın da bir nedeni yok sonuçta. İnsanlarla güzel şeyler paylaşmak mutluluk veriyor. Yola çıkmadan önce insanların otostopçular hakkında pek de olumlu şeyler düşünmediğini zannederdim. Ama yola çıktıktan sonra çok güzel şeylerle karşılaştım. İnsanlar sürekli size yardımcı olmak istiyor, sizi destekliyor. Desteklemese bile yeni bir insan tanıyorsunuz ve bu çok güzel bir tecrübe oluyor. Hayatın sadece çalışmak olmadığını görüyorsunuz. Bir sürü insanın sizin gibi yollarda olduğunu keşfediyorsunuz” diye konuştu.
"Siz iyi iseniz kimse size kötü davranmıyor"
ERÜ İletişim Fakültesinde Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisi Fatmanur Demirel ise, hedefinin sinema filmleri çekmek olduğunu, yollarda edindiği tecrübelerin yapmak istediği işe çok önemli katkılar sunacağına söyledi. Demirel şunları söyledi:
“Kadın olduğum için bana daha çok soruyorlar, korkup korkmadığımı. Kadın başına gezen o kadar arkadaşımız var ki bir de, bir şey başınıza gelecekse erkek olsanız da gelebilir. Bu biraz da bizimle alakalı. Siz iyi iseniz kimse size kötü davranmıyor. Mesela insanların kötü diye nitelediği biri siz iyi olduğunuz için size o anda iyi davranıyor. Bir de zaten kimse size zorla bir şey yaptırmıyor. Mesela otostop çektiniz ve araçtaki kişiden hoşlanmadınız, başka bir yöne gideceğinizi söyleyip binmiyorsunuz. Bir yerden sonra insanları tanımakla ilgili bir his gelişiyor. Ben bir kere Trabzon’da gecenin ikisinde yolda kalmıştım. Bir oralar dağlık alan. Kendi kendime dedim ki, ‘Fatmanur, bugün ya bu işe devam edeceksin ya da kendine başka bir yol çizeceksin.’ Sonra beni arabasına alan aile köyüne götürdü. O kadar güzel misafir ettiler ki. Zaten devam ettim.”
“Part-time öğrenciyiz”
“Biz biraz part-time öğrenci gibiyiz. Ama bu tecrübelerimizin yapmak istediğim mesleğe katkısı olduğunu düşünüyorum” diyen Demirel, “Bir de diğer öğrencilerden daha farklı olduğumu düşünüyorum. Bazı insanlar başka şeylerden keyif alırken ben cafe de oturup bir şeyler yapmak yerine, kamp ortamlarını tercih ediyorum. Bir sürü yeni insan tanıyıp yeni tecrübeler ediniyorum” dedi. [İHA]