Bakan Fidan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile bakanlıkta bir araya geldi.
Bakan Fidan ve mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ikili görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Fidan, görüşmede Gazze konusunun ele alındığını belirterek, “Aynı zamanda terörle mücadelede işbirliğimizi güçlendirmek için neler yapabiliriz, onu da görüşme fırsatımız oldu. Bildiğiniz gibi Gazze'deki trajedi tabii ki en önemli gündem maddemiz. Gazze'de Filistinli kardeşlerimizi en temel haklardan mahrum bırakan yasa dışı kuşatma halen maalesef devam etmekte. Elektriği ve suyu kesilen, gıda ve ilaç tedariki engellenen Gazzeliler günlerdir ağır bombardıman şartları altındalar. Evleri yerle bir edilen insanlar, tüm dünyanın gözü önünde acımasızca ve alenen katledilmekte. Mülteci kampları, okul, ibadethaneler, hastaneler bile maalesef hedef alınmakta. Kardeşlerimize yönelik bu insanlık dışı kuşatma ve saldırılar uluslararası hukukun açıkça ihlalidir. Bu kıyım ve zulüm karşısında sessiz kalmamız mümkün değil. Cumartesi günü İstanbul'da hep birlikte katıldığımız miting, Gazzeli mazlumların yanında olduğumuzun en somut göstergelerinden biriydi. Türkiye olarak kim tarafından ne amaçla yapılıyorsa yapılsın masum sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir suretle tasvip etmediğimizi her zaman her platformda dile getirdik” ifadelerini kullandı.
“Sorumluluk almaya hazırız”
Bakan Fidan, yoğun bir diplomasi trafiği içinde olduklarını kaydederek, “Batılılar dahil ilgili taraflarla yoğun bir diplomasi trafiği içindeyiz. Her meselede ilkeli ve hakkaniyetli davranmayı esas alıyoruz. Ukrayna için ayrı, Filistin için ayrı standart olamaz. Adil bir dünya istiyorsak her zaman ilkeli ve tutarlı davranmak zorundayız. İsrail'in girdiği yanlış yoldan bir an önce geri dönmesi, şiddete son vermesi gerekiyor. İsrail şiddet yoluyla güvenlik test edilemeyeceğini artık anlamalı. İsrail, Filistinlileri görmezden gelerek, daha fazla kan dökerek bir yere varılamayacağını anlamalı. Bazı ülkelerin Gazze'deki kıyıma aleni destek vermesi, şiddeti teşvik etmesi kabul edilemez. Gazze'deki insanlık dramının bölgede bölge ülkelerini de etkisi altına alacak bir savaşa dönüşmesini istemiyoruz. Bu nedenle bölge içi ve bölge dışı tüm aktörleri kalıcı ve adil barışı teşvik etmeye çağırıyoruz. Bu bölgenin aktörleri olarak bölge sorunlarımızın çözümünü başkalarına havale etmemeliyiz. Politika geliştirip kapasitemizi ortaya koymayı başarmalıyız. Çözüm odaklı alternatif görüşlerin ele alınabileceği bir zemin oluşturmamız gerekiyor. Uluslararası barış konferansının bu iş için en uygun platform olacağını düşünüyoruz. Bunun nerede nasıl olacağına dair istişarelerimiz ilgili dostlarımızla devam etmekte. Biz Türkiye olarak dostlarımızla eş güdüm içerisinde önce ateşkes, sonra kalıcı barışın tesisi için üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Varılacak bir anlaşmanın uygulanması aşamasında garantör olarak sorumluluk almaya da hazırız. Tüm bu çabalarımızın amacı 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan, coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulmasıdır. Filistin için de İsrail için de güven ve huzura kavuşmanın yolu iki devletli çözümden geçiyor” diye konuştu.
“Sorumluluk savaş suçlarını destekleyenlerin üzerine olacaktır”
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan ise, İran İslam Cumhuriyeti'nden geniş kapsamlı bir heyetin Hamas’ın siyasi liderleri ile görüşmeler yaptığını belirterek, “Bugün de aynı heyetin tamamı ile Ankara’da Sayın Hakan Fidan ile görüşmeler yaptık. Türkiye’nin 100. Cumhuriyet kuruluş gününü tebrik etmek isterim. Burada Filistin konusuna odaklandık. İsrail, kıyım, soykırım, savaş suçu, sivil insanları Gazze’de öldürmeye devam ediyor. Bu cinayetlerinde her türlü yasak silahı kullanıyor. Ben burada vurgulamak isterim ki İran İslam Cumhuriyeti, ortakları ile bölgede savaşın gelişmemesini sağlamak için görüşmelere devam ediyor. Çocuk öldüren İsrail rejiminin savaşı durdurması için bir toplantının düzenlenmesini önerdik. Bu konuyu bugün Türkiye’de de gündeme getirdik. Mısır ve Suudi Arabistan liderlerine de bu konuyu gündeme getirdik. İnşallah bir an önce bu toplantıyı gerçekleştirelim. Savaş bir an önce durdurulmadığı takdirde bölgenin koşullarının kontrol edilesi bütün tarafların elinden çıkmasının sorumluluğu direkt ABD’nin, İsrail’in ve savaş suçlarını destekleyenlerin üzerinde olacaktır” ifadelerini kullandı.
“AB ateşkes kelimesini duymak istemiyor”
Ortak açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Fidan, yoğun bir diplomasi trafiğinin olduğunu belirterek, “Diplomatik ve diğer çabalarımız devam ediyor. Birincisi halihazırda devam eden insanlık dramını, felaketin bir an önce ateşkes yoluyla ve insani yardımlara müsaade edilmesinin sağlanmasıyla son bulması. En azından daha fazla acıya yol açılmaması için gösterdiğimiz çabalar. Bunu uluslararası toplumun diğer üyeleriyle ve organlarıyla beraber gösteriyoruz. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Birleşmiş Milletler ile yoğun bir diplomasi trafiğimiz var. Gönül isterdi ki bunu AB ile de yapabilseydik ama AB, topluca aldığı pozisyon gereği ateşkes ifadesini duymak istemiyor. İnsani yardımlarla ilgili herhangi bir zorlayıcı, baskı uygulayıcı zemini de kabul etmiyor. Onların durduğu yer ABD ile İsrail’in şu anda yürüttüğü askeri harekatın yine İsrail’in takdir edeceği ölçüde devam etmesi. Bu hem kendi toplumlarında hem de bölgede ciddi bir krize yol açmakta. Özellikle Doğu’da ve Batı’da son zamanlarda gördüğünüz gibi toplumsal hareketliliğin insanlığın vicdanının protestolar yoluyla buna başkaldırdığını, her türlü yöntemle bunu ifade ettiklerini görüyoruz. Böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes ve barış her zamankinden daha elzem bir duruma geldi. Bölgedeki başka silahlı unsurların eğer şartlar değişmezse çatışmaya müdahil olabileceklerine ilişkin güçlü emareler olduğunu kendisi (konuk bakan) de paylaştı. Şimdi böyle bir gerçeklik karşısında ateşkes ve barış her zamankinden daha elzem bir duruma gelmiş durumda” dedi.
Bakan Fidan, garantörlük formülüne ilişkin, “Sadece iki devletli çözümün bir an önce hayata geçmesini talep etmiyor Türkiye, hem kendimiz hem de bölgedeki diğer ülkelerin bu sorunun çözümünde ve uygulamasında elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde iki tarafın da kendi başına bu şartlar altında bir anlaşmaya varması oldukça zor” değerlendirmesini yaptı.
Gazze’den yabancı ülke vatandaşlarının çıkacağı yönündeki soru üzerine Bakan Fidan, “An itibarıyla 500 civarında yabancı ülke vatandaşının ülkeden çıkmasına yönelik İsrail’le Mısır makamları arasında mutabakata varıldığı yönünde bize de bilgi ulaştı. Refah Sınır Kapısı’nın işletilmesinde Mısırlı kardeşlerimiz tek başına inisiyatif sahibi değil. İsraillilerle birlikte yürüttükleri müzakereler neticesinde hem insani yardım malzemeleri giriyor hem de oradaki vatandaşlar çıkabiliyor. Zaman içerisinde bazı yaralıların Mısır’a tahliyesi konusunda da karar alındığını duyduk. Önümüzdeki günlerde de artan sayılarda yabancı ülke vatandaşlarının Gazze’den bir mekanizmayla çıkarılmaya başlanacağını görüyoruz. Bunlar arasında Türk vatandaşları olması için şu anda müzakerelerimiz devam diyor. Gazze’de olan kardeşlerimizin kimlikleri belli” dedi.