Altı haftada, ‘yeni bir Sen ol!’ sloganı ile programa dahil olan kişiler, doktor kontrolü ardından elde edilen bulgulara göre, beslenme uzmanına yönlendiriliyor. Beslenme uzmanının da gerekli görmesi halinde psikolojik destek ile süreç ilerletiliyor. Uygulanan diyet programı hakkında bilgi veren Diyetisyen Gamze Öztürk “Herkesin, kendine özel bir diyet programı olması gerekir. Herkes, farklı nedenlerden dolayı kilo alıp verebiliyor. Biz, bunu biraz daha irdeleyerek yapmak istiyoruz. Kaynak; hastalıklar veya psikolojik olabilir. Bunun, göz önünde bulundurması gerekir. Duygusal açlık dediğimiz devrede de, psikolojik destek işin içine giriyor. İş birliği içerisinde, güzel bir sürdürülebilir sağlıklı yaşamı düşünüyoruz. Diyet kelimesinden, yanlış bir algı oluşuyor. Korkuluyor, kısıtlanacaklarını düşünüyorlar. Bunlar girince, insanlar yapamıyor ve programlarına konsantre olamıyor. Sonucunda da kilo veremiyorlar. Veremiyorlar, çünkü odaklanamıyorlar. O yüzden; yasakların, kısıtlamaların olmadığı ve sadece ‘yerine koyma’ ile miktarları kısıtlayarak, bir beslenme programı daha iyi olacaktır.” şeklinde konuştu.
Kritik öğün; Sabah kahvaltısı
Metabolizmanın değerlerini düzenleyecek öğün aşamalarının en kritiğini, sabah kahvaltısının oluşturduğunu belirten Öztürk; “kişi yemek istiyorsa, miktarını ayarlayarak tüketecek. Eğer bunu yiyorsa, başka şeylerden fedakarlık etmesi gerekecek. Bu bir süreç değildir, bu ömür boyu sürecek olan bir sağlıklı beslenme programıdır. ‘Bunu yapayım kilo vereyim, sonra tekrar bırakayım’ gibi bir şey, söz konusu değildir. Aslında, eğer acıkmıyorsak; midemizde açlık hissi yoksa, ara öğün tüketmeyelim daha iyi. Öğünlerimizi atladıktan sonra, metabolizmamız yavaşlar. Yavaşladığında da, akşama daha fazla yeme isteği doğacaktır. Bu da; bizim kilo almamıza bir nedendir. En önemli öğün, sabah kahvaltısıdır. Gün içerisinde; daha enerjik daha dinamik ve bilincimizin açık olabilmesi için, sabah kahvaltısı çok önemli. Televizyonun da vermiş olduğu bir etki var. Televizyonun karşısına geçiyoruz, dinlenme modundayız ve televizyon izlerken, genellikle bir şeyler yenilerek, tüketiliyor. Bunu en azından 21.00’a kadar bitirmemiz gerekir. Bunun da bir adaptasyon süreci var. Biz, bu iş birliği içerisinde, bu sürecin yürümesini de sağlıyoruz. Bu süreçte ve sonrasında da yanınızdayız.” dedi.
Hareketlilik boyutunda da; spor danışmanları ile birlikte, bir spor programı çıkartılması gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Öztürk; sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukluktan başladığının altını çizerek, ebeveynlerin birçok konuda olduğu kadar, beslenme stilinde de kaçınılmaz şekilde ‘rol model’ olduğunu da ekledi. (Kurumsal)