Kız; anne, babası ile sanıktan çekindiği ve psikolojik tedavi gördüğü için, onların yanında ifade vermek istemiyor. Mahkeme başkanı anne, baba ve sanığı dışarı çıkarıyor. 

Sadece duruşma salonunda izleyiciler olarak benimle birlikte bir meslektaşım, avukatlar ve stajyer hakim, savcılar kalıyor.

Kızı dinliyoruz. Kız halen heyecanlı, ilk defa bir mahkeme görmüş, yaşadığı travmanın etkisinden kurtulamamış belli ki. Sesi titriyor, ayakta konuşamadığı için, oturarak ifade veriyor. O muhtar ile yaşadıklarını anlatırken o an gözünün önünde yeniden canlanıyor her şey. Konuşmasından saf olduğu o kadar belli ki, muhtarın yaptığı iddia ettiği iğrençlikleri anlatmakta çok zorluk çekiyor. Kız, defalarca tacize uğradığını, muhtarın karısına bile yaşadıklarını söylediğinde 'Aman kimse duymasın, seni gebertirim' cevabını aldığını anlatıyor. Duruşma sonrası babasına sımsıkı sarılarak, gözyaşları içerisinde salonu terk ediyor.

Ve yanımda oturan, benimle birlikte duruşmayı izleyen bir avukat, duruşma devam ederken kız ifade verirken, sessizce şöyle diyor: 'Kız, senaryo yazıyor.' 

İçimden 'Yok artık' diyorum. Bir avukat, daha kız ifadesini tamamlamadan, daha sanık bile dinlenmeden nasıl böyle bir kanıya varıyor. Avukata 'Nereden biliyorsunuz? Nasıl böyle bir yargıya vardınız?' sorusunu soramadan, yanımdan kalkıp gidiyor. O avukata, "O adam en kıymetli organıyla(!), bu çocuğun hayallerini öldürmemiş mi? Bir anda değişmiyor mu hayatı bu çocuğun? Bundan sonra ne yapsa, aynı şeyi yaşamayacağını kim garanti eder? Belki de bu kız intikam hırsıyla büyütecek kendini" diyemiyorum. 

O avukata, 'Bedenin her tarafı zehir ve vahşet dolu bu insanlar, sizi, çocuklarınızı korkutmuyor mu?'  diyemiyorum. 

Çok doluyum, kızgınım, ağır konuşmamak için susuyorum. Bir tek bu konuda umudum yok toplumsal anlamda ama insan olmak, insan kalmak ve insanca yaşamak için emek verelim lütfen...