Hayatlarımızda; baş etmekte zorlandığımız bir sürü birilerinden sığındığımız kendimiz. Eskiden diye başlasam fayda verir mi? Örnek alınacak insani davranışlar, vefalar, cefalar. Kural dışı davranmaktan hoşlananlar, burunları her zaman kaf dağında olanlar, hep takdir edilmek isteyenler, başkalarını aşağılamaktan zevk alanlar, eleştirmek için can atanlar, utanmak duygusundan yoksunlar, suçu hiç bir zaman üstlenmeyenler, öngörülere kendini kapatıp kendi tekliflerini kabul ettirmeye çalışanlar, zayıf noktalarınızı kollayanlar, kuşkucular, sürekli ilgi odağı olmak için bilgelik yapanlar, kendi çıkarları uğruna merhamet duygusunu kalplerinden söküp atanlar, sürekli anlatanlar ama asla dinlemeyi bilmeyenler. Günümüzde çok sık rastladığımız hastalık hali... Adı; Narsist. Kendini beğenmenin en uç noktası. İş yerlerimizde, arkadaşlıklarımızda, siyasetçilerimizde, hatta çoğu zaman kendi benliğimizde. Bu zararlı ruh haline yakalandıysak, yakalandılarsa vah halimize, vah hallerinize.
Uzmanlar derki; “Yüksek özgüven sahibi biriyle, yıkıcı bir Narsistin arasındaki farkı bilmek önemlidir. Pozitif narsizimde kişinin özgüveni çok yüksektir ve bu ego çoğunlukla iyi bir amaca hizmet eder. Negatif narsizim işe yaramazdır, yıkıcıdır, hem kişiye hem de çevreye zarar verir...”
“Eskiden” diye başlasam; kişinin kişiye saygısının olduğu, yapılan hataların telafisindeki özür dilemenin nazik kabullülüğü, övülmekten ziyade övmenin nezaketliliği, güçlü karakterlerin güçsüz ve zayıflara empati yaparak el uzatıldığı... Akıllı devirde akılsızlara; akılsız devirdeki akıllılara hasretlik belli ki. Tehlike çanları korkutan beni. Yaptığmız iyilikleri arkaya atmak yerine, önümüze alıp yürümenin, iki verdiysek bir buçuğunu nasıl alırım hesapları. Elbetteki içimizi de ben de dahil hep birlikte adayız o pis ruh hali narsiste. Eeee modern çağ dedik, hastalığı da modern niye olmasın ki?
Ben özledim eskiyen zamana dönmeyi sayenizde bir gidip geldim... Zor değil sizde bir gidip gelsenize...
Saygı ve sevgilerimle...