Kayseri’nin Develi ilçesinde yaşanan ve ATV ekranlarında yayınlanan Esra Erol’un programına konu olan olay, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. 21 yaşındaki Cuma Doğan’ın, nişanlı olduğu ve zihinsel engelli raporu bulunan Dilek Şahin’in 47 yaşındaki annesi Güldane Şahin ile birlikte yaşadığı ve Güldane'nin bu ilişkiden hamile kaldığı iddiaları, yalnızca bir aile skandalı olmanın ötesine geçerek, sosyal hizmetler ve medya etiği açısından derin soruları beraberinde getirdi.
Esra Erol’un programında gündeme gelen Develi’deki olay, engelli bireylerin korunmasına yönelik ciddi ihmalleri ve etik tartışmaları gündeme getiriyor.
Engelli bireyle evlilik nasıl mümkün oldu?
Dilek Şahin’in resmi raporlarla zihinsel engelli olduğu bilinmesine rağmen ailesi tarafından nişanlandırılması, ilgili resmi mercilerin bu süreci nasıl göz ardı ettiği konusunda büyük bir tartışma başlattı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın izni olmadan bir engelli bireyin evlendirilmesi hukuken mümkün olmamalı. Ancak bu süreçte hangi adımların atıldığı veya atılmadığı halen kamuoyuna net şekilde açıklanmamış değil.
Engelsiz yaşam merkezi neden devreye girmedi?
Develi’de aktif olarak faaliyet gösteren Engelsiz Yaşam Merkezi’nin varlığına rağmen, Dilek Şahin’in neden bu merkezde değil de ailesinin yanında yaşadığı da kamuoyu tarafından sorgulanıyor. Özellikle ailesinin önce nişanlandırılması, ardından yaşanan aile içi uygunsuz ilişkilerle gündeme gelmesi, bu bireyin neden devlet korumasına alınmadığını da gündeme getiriyor.
Devletin koruma sorumluluğu tartışma konusu oldu
Yaşanan olayda hem Dilek Şahin’in engelli olması hem de fiziksel ve psikolojik olarak istismar iddialarının bulunması, devletin müdahale etmemesi yönünde büyük eleştiriler doğurdu. Aile ortamının sağlıksız olduğu açıkça gözlemlenmesine rağmen, Dilek'in devlet tarafından koruma altına alınmaması, sosyal hizmetlerin yeterince etkin çalışmadığı yönündeki kanaatleri güçlendirdi.
Esra Erol programında gösterilmesi etik mi?
Engelli bireyin televizyon programında, milyonlarca kişinin gözleri önünde yaşadığı dramın detaylarıyla paylaşılması, medyanın etik sınırlarını da yeniden tartışmaya açtı. Uzmanlar, zihinsel engelli bireylerin ekranlarda bu şekilde yer almasının travmatik etkiler yaratabileceği uyarısında bulunurken, sosyal medyada da konuya ilişkin çok sayıda tepki mesajı yer aldı. Medya kuruluşlarının reyting uğruna birey haklarını ihlal etmemesi gerektiği yönünde eleştiriler yükseldi.
Toplumsal farkındalık ve sorumluluk şart
Bu olay, yalnızca bir aile dramı değil; devletin sosyal hizmet ağlarının güçlendirilmesi, engelli bireylerin denetimi ve korunması, medya etiğinin sınırlarının çizilmesi ve toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koydu.
Develi Belediye Başkanı Adem Şengül ne dedi?
Türkiye’nin gündeminde olan ahlaksız olay için Develi Belediye Başkanı Adem Şengül
“Son günlerde kamuoyunun gündemine oturan ve hepimizi derinden üzen engelli bir kız çocuğumuzla ilgili gelişmeler karşısında büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Bu vesileyle, evladımızın yaşadığı sürecin her yönüyle titizlikle ele alınması gerektiğine inanıyoruz.
Engelli bireylerin, özellikle zihinsel ve fiziksel gelişim açısından korunmaya muhtaç durumda olan çocuklarımızın, televizyon programlarında teşhir edilmesi, tartışma konusu yapılması ve adeta birer “reyting unsuru” haline getirilmesini son derece sakıncalı ve etik dışı buluyoruz. Toplumsal hassasiyetin korunması ve kişilik haklarına saygının gözetilmesi adına, bu tür yayın anlayışlarının gözden geçirilmesi gerektiğini kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
"Ayrıca olayın geçtiği Develi ilçemiz, tarihi, kültürel ve insani değerleriyle Türkiye’nin saygın ve köklü yerleşim birimlerinden biridir. Yaşanan bu üzücü hadisenin münferit olduğu göz ardı edilmemeli, bu olay üzerinden ilçemizin isminin olumsuz şekilde öne çıkarılması doğru bir yaklaşım değildir. Tek bir vakadan yola çıkarak bir ilçeyi hedef almak hem vicdani hem de toplumsal sorumluluk açısından kabul edilemezdir"
Engelli genç kız devlet korumasına alınacak
Şengül açıklamasını, "Engelli yavrumuzun üstün yararı ve korunması ilkesi doğrultusunda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumların gerekli adımları atacağına olan inancımız tamdır. Çocuğumuzun güvenliği, sağlığı ve geleceği için tüm sürecin devletimizin himayesi ve takibi altında yürütülmesi en doğru yol olacaktır. Bu vesileyle hem kızımıza hem de tüm toplumumuza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor; kamuoyunun daha hassas ve yapıcı bir dil kullanması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Devletin koruma yükümlülüğü ve medyanın sorumluluğu konusunda yapılacak her yeni düzenleme, başka Dilek’lerin aynı travmaları yaşamaması için hayati önem taşıyor" sözleriyle noktaladı.
Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından genç kızın velayeti ve dava durumuna göre koruma altına alınacağı bildirildi.
