Zevkle döşenmiş, pahada az lakin maneviyata önem verilmiş küçük odada bile oturup kahve içememenin derin sessizliği... Hikayenin sonunu göremiyorsanız, söyleyebileceğiniz tek sözcük. ELVEDA... Gerçekten benim için değerli olanlardan artık ayrılma vaktinin geldiğini anladığımda kullanırım; bırakanın kullandığı, bırakılanın duyduğu bu son sözü.

Ne maviye, ne damağımdaki lezzete, ne kulağıma hoş gelen sedaya, ne de muhabbetime ortak olan kahveme... Bu elvedalar. Sahibine ve de hayallerime elveda... Veda içtendir, söylenmez hissedilir, dile dökemezsin. İçinizde kalan bir burukluk hali, kelimelerle açıklamaya çalışamazsınız. Çabalarsınız düzeltmek için, farkedilmesinden korkarsınız. Aynı umutlarınız vardır ya bu da geçer dediğiniz...

Elveda ise söze dökülmüş halidir vedanın. Veda gelmeden elveda demezmiş yürekler. Elveda kesin bitiriştir. Vedadan sonra beklediğiniz düzelişleri göremezseniz, elveda vakti gelmiştir. Umutların tükenişidir, beklediğinizin beklediğiniz gibi gelmeyişidir. Bazen de teslimiyettir. Kaderin galip gelmesini bir köşeden izlemektir sessizce. Sevdaları yürekten kopartıp atan ve yerine yaralar bırakan, çiçekleri soldurup, güneşi bile karartan, tüm yaşanmışlıkları ortadan kaldıran, bakışların bakışlara kenetlendiği günlerin bittiği, sevgi sözcüklerinin tükendiği, kalbinin yerinden çıkacakmış gibi atmasının hazin sonu, dokunuşların hissiz hali...

"Ey benim iyimser hallerim, çabuk aldanışlarım, hep inanışlarım, alttan alışlarım, hatayı hep kendimde buluşlarım. Değmeyeceklere kafa takışlarım, yoktan yere akıp giden gözyaşlarım, herkesi insan yerine koyuşlarım hepinize elveda... Artık ben kimsenin, hiç kimsesi olmayacağım...!" Nazım Hikmet RAN

Hoşçakal demek istiyorumgiderken. Geriye dönüşüm olsun diye, yüreğim sıcakken, umudumu kaybetmemişken...

Kim bilir belki küçük bir moladan sonra...

Saygı ve sevgilerimle...