Bir insanın karizmatik olup olmadığı, ilk bakışta anlaşılır efendim. Fakat o insanı karizmatik yapanın ne olduğunu tarif etmek kesinlikle zordur. Tavırları, davranışları, konuşmaları, olaylar karşısındaki duruşları ve özellikle verdikleri tepkilerle insanları etkiler. Unvan, güzellik ya da yakışıklı olmak, iyi giyinmek kişileri etkilese de, bunların illaki geçici bir durum olduğunu biliriz. Karizma bir olgudur ışıkları hiç sönmez, kayıtsız kalınamayacak güç duruşudur. Duygularınızı doğru ifade edebiliyorsanız, abartmadan heyecanlı ve coşkulu olabiliyorsanız, etkili ve güzel konuşabiliyorsanız, özgüveninize güveniyorsanız, vizyon sahibi iseniz, insanları dinleyebiliyorsanız ve aynı zamanda da anlama yeteneğine sahipseniz, yaptıklarınızın karşılığında kibirlenmeden mutlu olabiliyorsanız, görevlerinizden kaçmıyorsanız, başarısız olduğunuzda umutsuzluk yerine başarıyı elde edene kadar gerekli haritaları çiziyorsanız, karşınızdaki insanla olan göz kontağını sürdürebiliyorsanız evet siz de “karizma”sınız…

“Günlerden bir gün İtalyan Büyükelçisi Atatürk ile görüşmek ister ve huzura kabul edilir. Ozamanın muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra Büyükelçi;

-Ekselans, dün Roma ile yapmış olduğum bir görüşmede hükümetimizin Hatay’ı almak istediği kararını size iletmem söylendi, der…

Odada buz gibi bir hava eser. Ata büyükelçiye bir şeyler daha ikram eder ve iki dakikalığına odadan ayrılır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde maraşal üniforması belinde tabancası vardır. Doğruca masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak’ı bağlamalarını ister ve Çakmak’a;

-Paşa İtalyan dostlarımız Hatay’a gelmek istiyorlarmış. Hazır mıyız? Fevzi Çakmak durumu anlar ve “biz hazırız Paşam” diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve; “Biz hazırmışız hükümetinize söyleyin; isterse gelip Hatay’ı alabilirler” der.

İşte “Karizma” budur Azizim…

Saygı ve sevgilerimle…