Konumuz evlilik olsun bu haftada. Profesyonel değildir aktaracaklarım sadece gözlem, yaşanmışlıklardır kısa kısa değineceğim cümleler. Kimine göre çok ince ve hassas meseleler. Kimilerine göre yaşıyor muyuz tamamdır dramları. Kimine göre öbür dünyada ahirette de aynı eşe nasip olayım duaları. Kimine göre bu dünyada çok çektim öbür dünyamda sakın ha karşıma çıkma trajedileri ile dopdolu ve oldukça geniş bir mevzuattır evlilik…

Bilimsel veya işin ehli olmadığım için yazıda gerekli terimler yazmam imkânsız. Halkın sesi ve dili iledir bakış mesafem. Lakin hayatın belli kuralları olsa da, üzerine tezler yapılsa da, kitaplar yazılsa da kürsüden hitap etmek gibi değil işte.

Meydanlara inmek gerek bazen, sokak aralarına mesela. Okuyup hafızana kazıdığın bilgileri, uygulamak isteyip yapamadığın, o kadar olaylara maruz kalıp tanık olmak, başka bir dünyanın penceresinden bakmak gibi sanırım.
“Hayatımızda denge sorunu varsa, etrafınıza dikkatlice bakın, muhtemelen birini yanlış bir yere koymuşsunuzdur” diyor J. Christophe. Bunu okuyunca oldukça duraklamama sebebiyet veren dakikalar yaşamıştım. Düşündürücüydü benim için. Çok mutlu evliliklere tanık oldum aslında. Hayran kaldığım gıpta ile takdir ettiğim “Maşallah mutluluğunuz daim olsun” cümlesiyle noktaladığım. Lakin tanıklıksa mevzu bahis; Şunu da gördüm; bugün de bitti yarına Allah kerim diyen çiftleri. Veya sürdürmek zorundalığını ilke haline getiren ama hep birilerinde tamamlamaya çalıştığı eksik sevgilerini. Ya da buraya kadar diyen kararlı kişileri. Örneklemeler çoğalır gider sanırım. Bana kalırsa Azizim; evlenilen kişinin bir başkasını mutlu etmek için ne gücü ne de yeteneği yeterli olur. Kişi ilk önce kendine bir bakmalı ve analiz etmelidir. Mutlu bir hayatı sürdürmek ve yahut sürdürememek kişinin kendi iç dünyasındaki ruh haline paraleldir. Kural; “kimse kimseyi değiştirme hakkına sahip değildir..!” Mücadele kaçınılmaz verilecektir, lakin hep anlaşılmayı beklemek, hep beklenti içine girmek, hep tek taraflı yapılıyor zannedilen feda etmeleri karşı tarafa sunmak olaylara ne kadar faydalı olur tartışılır.

Elbette bitmeyecek mutlu beraberlikler ve devam edecek mutsuz birliktelikler. Evli olan her bireyin hayatı eminim “yazsam roman olur” tarzındadır. Aşk mı ilk evrede mutluluk verir kabul. Sevgi devreye girer ikinci evrede. Alışkanlık son evredir. Aşkın ve sevginin yerini bıraktığıdır. Asla bitmemesi gereken altın kural “Saygıdır.” Hoşgörü, mütevazılık ve anlayabilmektir. Evlilikte davranışlarınızla savaşan iki düşman ordusu yerine aynı safta yer alan bir çift olduğunuz hissini vermek en mantıklı olanıdır. “Mutlaka evlenin, eşiniz iyi çıkarsa mutlu olursunuz, kötü çıkarsa da filozof olursunuz”…

Saygı ve sevgilerimle…