Belki önemli gün ve haftalarda yeri ve zamanı değildi diye düşünenleriniz olacak, belki haberi olmayanlar olacak ki buna kesinlikle inanıyorum, belki hep içinde var olan kişiler olacak bahsedeceklerimden…
İki kahramanım var bugün, ikisi de engelli. Biri 8 yaşında biri 20 yaşında.
8 yaşındaki kız çocuğu erken doğumla hayata merhaba diyenlerden, tıpta birçok ismi var ama bizim direk anlamamız gerekirse beynen hiçbir işlevini gerçekleştiremiyor, hiçbir komut yok ki vücutta yerine getirebilsin. Eli öpülesi anası, gözbebeklerinin feri sönmüş ama umutluyum diyor. Eşi dağın başına bir ev yapmış oldukça tepede, akşamdan akşama evde geçirdiği sayılı saatler mutlak. Kadın bu benim sınavım derken gerçekten sınavı o ağır engelli çocuk muydu yoksa üzerine eklenen toplumdan çok uzaklara yerleştirilmiş hayatı mıydı? Tek bir gün evden dışarı çıkmadığımız günlerin ertesi özgürlüğe koşarken yıllarca o evde tek kalması, kapalı kapılar ardında döktüğü gözyaşısı, isyanı, kahrı hatta şükürü nasıl hırçın nasıl şiddetliydi kimbilir…? Biz nereden bilelim değil mi 8 yaşındaki kız bir külçe et yığınıymış, anası kaderini yaşıyormuş, dağın başındaymış falan filan… peki böylesi insanlar meydanın göbeğinde yaşasa, ya da yan komşumuz olsa bizler onları görebilecek miydik sahi..!
2. kahramanım 20 yaşında tertemiz suratı olan yakışıklı bir genç. Zehir gibi akıllı. Yürüyemiyor genetik bir sorundan. Elleriyle sürünüyor. “Çocukluğumdan beri her şey zordu, hele insanların bakışları…” diyordu. Kendi gibi aynı kaderi paylaşan bir erkek kardeşi daha varmış 5 yaşında. Bilgisayarı komple söker tekrar yaparım, programları gözüm kapalı uygularım diyor. Ama iş yok engelli olduğum için. Geçenlerde bir muhasebeci eleman arıyormuş başvurdum çok değil beş dakikada istediği şeyleri yaptım iş senin dedi çok sevindim, hemen sigortanı başlatalım dedi ama dünya başıma yıkıldı. Sigortam başladığı anda kardeşimin engelli parası ve benim aldığım cüzi miktar para yani maaş kesilecekti. Annem baktı acı acı suratıma geçimimiz o bir buçuk engelli maaşıydı çünkü. Hayal ettim gene yıkıldı. İçimdeki kızgınlığı hiç atamadım.
Ama kime? Neden?
Rabbim’e beni böyle yarattığı için, beni seçtiği için, normal olma şansı vermediği için…
Kime? Neden?
İnsanlara… Beni böyle kabul etmedikleri için…
Kime? Neden?
Ülkeme… Bana pozitif ayrımcılık tanıyıp, önüme avantajlar sermediği için…
Kime? Neden?
Kadere… Böyle bir hayatım olduğu için…
Ölmeyi istediğim zamanlar da oldu, inadına yaşamayı seçtiğim zamanlar da…” dedi ve sustu genç delikanlı…
Ben gördüm siz de görmek, el uzatmak isterseniz adresim belli AZİZİM…