Bir taraftan her gün yeni başarılara imza atan Kayseri polisinin yaptığı operasyonları hiç kaçırmadan Adli Tabiplik ve Emniyet önünde, yeri geliyor olay yerinde takip etmeye çalışıyoruz.

Bir taraftan ise Adliye koridorlarında koşturuyor, başta FETÖ davaları olmak üzere bütün adli olayları takip edip, siz değerli okuyucularımıza tarafsız ve objektif bir şekilde, hiçbir yorum katmadan gördüğümüz her olayı kaleme alıyoruz.

Kısacası kamu görevi üstleniyoruz.

Sonraaaaa….

Bir FETÖ Davası’nda yöneticilikten yargılanan bir sanık yakını çıkıyor, yer azlığı nedeniyle duruşma salonundan ‘gazeteciler çıksın, yakınları girsin’ diyor.

Bak sen şuna…

Gazeteciler çıksın mış!

Gazeteciler oraya keyfinden geliyor değil mi? Gazetecilerin işi gücü yok, o gün saat akşam 21.00’e kadar Adliye’de bu davanın sonucunu beklemedi değil mi? Gazeteciler bu davada saatlerce sanıkların yoğunluğu nedeniyle davayı ayakta takip etmedi değil mi?

Gazetecilerin öğleden önce yazdığı haberi tutuksuz ve avukatları aracılığıyla tutuklu yargılanan sanıklar ve yakınları öğle arasında basında çıkan haberleri okuyup, hatta yazdıklarımızla bağlantılı savunma yapmadılar değil mi?

Tüm vatandaşlarımız için demokrasinin dördüncü gücü olan medya büyük bir ihtiyaçtır. Bunun her kesimin farkında olması gerekirken, bu sanık yakınını birkaç gazeteci arkadaşımız uyarmasına rağmen, ‘Ben bir şey demedim ki, gazeteciler çıksın, biz girelim dedim’ diyerek üstelemesi bizi çok üzdü.

Sanık suçlu ya da suçsuz, yargı son sözü söyleyecek. Biz orada sanık yakınları babasını, ağabeyini, amcasını her kimse sanığı görsün diye ayakta izlemeye bile razı olmuşken, hala vicdanlı davranırken bu tip insanları gördükçe acıma duygumu bir kez daha yok ediyorum.

İlk gün söylediğim gibi, şimdi de söylüyorum FETÖ’den yargılanan hiçbir Allah’ın kuluna acımıyorum, acımayacağım da…

Türk halkı 15 Temmuz’u unutmadı, bu ülke 15 Temmuz öncesi ve sonrasını da unutmadı…

Unutmayacak da…