Bu ay mü’minler için bir arınma mektebidir. İnsan ömrü bir ırmak gibi akıp gitmektedir. Bu akıp giden ömür ırmağının suyundan insan, acaba ne kadar istifade edebiliyor?

Ramazan Kur’an ayıdır. Ramazan bize Kur’an’ı getirdiği için Ramazan’dır. Ramazanlarımız Kur’an’ı okuduğumuz, anladığımız, yaşadığımız ve yaşattığımız kadar mübarektir.

Ramazan, yine geldi. Önceki yıllarda da gelmişti. Fakat Kur’an’la mı geliyor, Kur’an’sız mı?

İşte işin can alıcı noktası. Hz. Peygamber, Hesap Günü’nde kendisine inananları Allah’a bir tek konuda şikâyet edecek. Onun hangi konu olduğunu biliyor musunuz?

“İşte (o Gün) Rasul: ‘Ey Rabbim!’ diyecek, ‘Şu benim topluluğum var ya; işte onlar bu Kur’an’ı terkedilmiş bir halde bıraktı!” (25/Furkan/30)

Tutun ki bir ölümcül hastalığınıza o hastalığı tedavi eden bir tabipten bir reçete aldınız. Bardağa koyup suyunu mu içersiniz? Yoksa onu ezberleyip sabah akşam tilavet mi edersiniz? Yoksa onu altın yaldızla yazdırıp duvara mı asarsınız? Ya yoksa onu besteler en güzel nağmelerle terennüm mü edersiniz? Bunları yapar da derdinize derman olmazsa, doktoru mu suçlarsınız? Yoksa reçeteyi mi suçlarsınız?

Tutun ki, bir savaştasınız ve başkomutan bir muharebe planı hazırladı. Bu muharebe planına yukarıdaki kişinin reçeteye yaptığı muameleyi yaparsanız savaşı kazanır mısınız? Savaşı kazanamazsanız sorumluluğu o planı hazırlayan başkomutana mı yıkarsınız? Böyle yaparsanız dürüst davranmış olur musunuz? Tutun ki delicesine sevdiğiniz birinden gurbette mektup aldınız. Bu mektubu açmadan, okumadan ne kadar zaman dayanabilirsiniz? Bir ömür? Yok, bir yıl? Yok, bir ay? Yok bir hafta? Yok yok, bir gün? O bile çok değil mi?

Sevdiğinizden aldığınız mektubu açıp okumak için bir gün bile sabredemezken Rabbiniz’den size gelen mesajın ağzını şunca zaman geçtiği halde hâlâ açmamışsanız, Mevla darılmaz mı? Her gün namazda onlarca kez tekrarladığınız Fatiha’nın ne dediğinden dahi habersizseniz, Kur’an kırılmaz mı? Rahmet kaynağı Rabbu’l-Âlemin’in sana ‘tenezzül’ buyurup da nüzul ettiği mesajı, sen Ademoğlu ‘tenezzül buyurup’ (!) da “Rabbim bana ne diyor, ne demek istiyor?” diye merak dahi etmezsen, bireysel, toplumsal, duygusal, düşünsel, siyasal, ekonomik, hülasa hayatın tüm alanlarıyla ilgili hastalıklarına nasıl ve nereden deva bulursun? Kur’an eczanesine sahip olup da, binbir hastalığın pençesindeki yatalak bir hastanın bitkisel hayatına mahkûm olmak, aslında neyin cezasıdır?

“Oruç”un Arapça’daki aslı “savm”. Bu sözcüğün karşısına lügatler “imsak” kelimesini yerleştirir. Yine “tutmak, zaptetmek, zaptı rapt altına almak” manalarına gelir.

Doğrusu şu soruya bir çırpıda cevap vermek zor: Oruç bizi mi tutar, biz orucu mu tutarız? Bizim orucu tuttuğumuzu iddia ediyoruz. Bir yere kadar doğru da… Ama doğrunun çok küçük bir parçası bu. Asıl doğru şu: Biz orucu, oruç bizi tutsun diye tutarız. Tutmakla ilgili dilimizde ne kadar çok ve geniş çağrışımlı ifadeler var:

Tuttum bu adamı…

Onu gözüm tutmadı…

Bu iş tutmadı…

Söylemez olaydım, dilimi tutamadım…

Kendimi tutamadım, yaptım bir delilik…

En çok da bu sonuncusu. Meğer ne zor şu “kendini tutma” meselesi. İnsanın başına ne geliyorsa “kendini tutamadığı” için geliyor. Günahlar hep kendini tutamamanın ürünü. Her caninin cinayeti kendini tutamadığı anına denk geliyor. İnsan dilini tutamadığı zaman kırıyor ve kırılıyor. Elini tutamadığı zaman kırıyor, döküyor. Kendini tutamadığı zaman, kendini yitiriyor, kendine yazık ediyor, kendinden geçiyor…

Kendini tutmak adam işi, zor iş. Oruç bizi işte bu zor işe çağırıyor. Kendisini tuttuğumuzu sandığımız oruç, aslında bize kendimizi tutmayı öğretiyor. Yeme ve içme güdümüzü, şehvet güdümüzü denetim altına almamızı öğütlüyor.

Bu güdülerini denetleyemeyen insanların nasıl yoldan çıktığını, nasıl haram helal demeden yığdıkça yığdığını, nasıl çalıp, çırpıp, hortumlayıp götürdüğü görüyoruz. Yeme güdüsünü denetim altına alamayan kişinin açlık korkusuna tutulduğunu biliyoruz. Açları doyurmak kolay. Fakat açlık korkusu çekeni dünyayı yedirseniz doyuramazsınız.

Bu mübarek ayın gelişi bu yıl tüm dünyanın üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtıp hayırlara vesile olması temennisiyle, hayırlı ramazanlar diliyorum.