Sona yaşlılık demişler, elini ayağını çek her şeyden demişler, sen anlamazsın sen nereden bileceksin demişler. Senin zamanın mı kaldı diye hürmetsizce yaklaşmışlar. Şairin yazdığı gibi;
“Yolun yarısı mı kaldı, yolun yarışında değilim, yolun sonundayım belki şimdi. Daha bitmedi ama yol. Ben yürüyeceğim bunu bilirim. Ama zordur yaşlılık sen bilmeyeceksin”
1982 yılında Yaşlıları Koruma Derneği tarafından belirlenen her yıl 18-24 Mart tarihleri arasında anlamlı hatırlamalara vesile olacağına inanarak belirlenmiştir. İnsan hayatının çok özel bir dönemidir. Çünkü yaşlılık dönemi itibarı gerektiren aynı zamanda da büyüklerimize minnet borcudur. Koca bir ömrün özetidir aslında. Dünümüz ve bugünümüz arasında köprü kuran yaşanmışlıkları kültürümüzü ve kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi yarınlara taşıyan en değerli zaman dilimidir.
Kaçışı olmayan bir yolun sonudur. Her insan her nefis elbette yaşlanacaktır. Bir zamanlar güçlü olan bedenleri yordun düşecek kendi ihtiyaçlarını yerine getirmede zorluklar yaşayacaktır. Kendime sıra gelmeden daha, annem geldi aklıma. Gözümün önüne beni doğuran, bakan, benimle geçen her dakikasını severek, öperek, koklayarak tamamlayan anam. O da yaşlanmıştı. Ama asla kabul etmiyordu. “Bak ben yaşlı değilim sizlere muhtaç olmadan sürdürüyorum hayatımı” diyordu.
MUHTAÇ…!
O da biliyordu yaşlılık zordu aslında. Ama mücadele ediyordu anam. Çocuklarına muhtaç olmamak için. Ne acı bir cümleydi, ne içi acıtan sözlerdi…,
“annemin yüzüne ne kadar az baktığımı fark ettim. Bu apaçık bir gafletti kendimce. Allah affetsin. Sonra dikkatlice inceledim yüzünü; geçen yılları izledim yani. Evlat ilgi ister de ANA-BABA istemez mi? Utandım ve “kalbim ağrıdı.” Peki ya yüzünde geçen yılların izi seyredebileceğiniz, doya doya yüzüne bakabileceğiniz anne ve babanızın olmadığını düşünelim. Keşkelerin devreye girdiği cümleler sarmaz mı beyninizi? Onlar da bizi meşakkatleri varken doğurdular büyüttüler. İyi anımızda hep bizleydiler, kötü anlarımızda kendilerinden geçip tutmadılar mı ellerimizden?
Yaşlılar haftası azizim. Çocukları varken yalnız olan, işe yaramıyor zihniyetiyle evlere kapatılan, aslında çok sevilen fakat işlerimizi sıraya koymakla geçirdiğimiz, bir türlü kavuşamadığımız, kavuştuğumuzda ise sınırlı dakikalara sığdırdığımız yaşlılarımız. Annemiz, babamız, dedelerimiz artık sona geldi diye ikinci plana attığımız büyüklerimiz. BİZİ AFFEDİN. Nefesimizle nefes aldığınız, sonra sizi nefessiz bıraktığımız için bizi affedin…
Saygı ve sevgilerimle…